DENİZATI Dergisi SAYI: 18 – 1988
Kapt. Aykut Erol
Deniz Pilot Kaptanlar Derneği Başkanı
Dünyadaki her meslek bir gereksinimden doğmuştur. Çok eski zamanlardan beri, bir limanın dar, sığ ve akıntılı sularına yaklaşan gemilerin, o limanın özelliklerini bilmemekten ötürü, oturmaları, çatışmaları, batmaları sorunlar yaratmıştır. Bu sorunları çözmek için, gemilerin, bir limanın çeşitli tehlikelerle kuşatılmış sularına yaklaşırken ve ayrılırken, o yerin tüm özelliklerini çok iyi bilen deneyimli denizcilerce yönetilmelerine gerek duyulmuştur. İşte bu da, kılavuzluk mesleğini ortaya çıkartmıştır.
Kılavuzluk mesleğinin başlangıcının günümüzden 4.000 yıl öncesine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Çünkü, eski Mezopotamya’daki Kalde’nin Ur liman şehrinde kılavuz kaptanlar bulunduğu bilinmektedir. M.Ö. 1700 yıllarında yer alan Babil’deki yazılı Hammurabi kanunlarında da kılavuzlardan söz edilmekte ve örneğin kaptanın ücreti bir gümüş sikke iken, kılavuz kaptanınkinin iki gümüş sikke olacağı belirtilmektedir.(1)
Biraz daha günümüze yaklaştığımızda, M.S. 12’nci yüzyıl dolaylarında, Biskay Körfezindeki Oleron Adası’nda yaşayanların denizcilikte çok ileri olduğunu ve atalarından kalma örf ve adaletlerine dayanan yazılı denizcilik kanunlarının bulunduğunu görüyoruz. İngiltere kralı 1. Richard, 1190’da Kudüs’e yaptığı haçlı seferi öncesi, donanmasının büyük bir bölümünü bu adada donattığı sırada oradan alınan kanunlar daha sonra İngiltere’ye getirilmiştir. Esasen, son yıllara kadar İngiltere’de yürürlükte kalan 1913 Kılavuzluk Yasasının (Pilotage Act 1913) temelleri bu Oleron kanunları üzerine inşa edilmiştir.
Kılavuzları eğitmek için ilk kez 1514’de, Britanya’da bir dernek kurulmuştur. Kral VIII. Henry’nin ayrıcalık belgesi verilmesiyle kurulan bu “Denizciler Loncası” bugün Britanya’da temel kılavuzluk otoritesi olan Trinity House’un kökenini oluşturur.(2)
Piri Reis’in 1525 yılında tamamlayıp Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu Kitab-ı Bahriyye’de de kılavuzlukla ilgili satırlar görebiliyoruz:
“…Çok eski günlerden beri Venedik şehrinde bir adet vardır: Bir gemi Venedik şehrine gidecek olsa Peransa’dan kılavuz almayınca Venedik’e demirlemez. Çünkü sığlık yerlerdir. Daha kıyıya gelmeden, hatta sahil görünmeden, iki üç kulaç su vardır. Hangi tarafta olduklarını ancak bu kılavuzlar bilir. Başkaları bilmez.”(3)
“Gerek Venedik gerekse diğer gemiler şehre girecekleri zaman mutlaka Peransa Kalesinde kılavuz alırlar. Kılavuz almadan Venedik’e gelemezler, yasaktır.
Kılavuz almadan gelen gemi Venedik’te bir zarar yapsa o zararı gemi halkına ödetirler. Eskiden beri adet böyledir…” (4)
Sonuç olarak, dünyada kılavuzluk mesleğinin ortaya çıkmasında, yerleşip gelişmesinde şu öğelerin etkili olduğu görülmektedir:
1) Gemilerin ve yüklerinin uğrayacakları zararları önlemek,
2) Gemilerin yapacakları kaza sonucu çevreye verebilecekleri zararları önlemek,
3) Deniz trafiğinin, güvenlik içinde, hızlı ve düzenli akmasını sağlamak,
4) Kılavuzlanan yabancı gemilerden alınan ücretlerle, ülke ekonomisine katkıda bulunmak,
5) Kılavuzlama yoluyla, ülkenin, belirli yerlerdeki kontrolü elinde tutmasını, ekonomik ve siyasal durumunu kuvvetlendirmesini sağlamak.
DÜNYADA KILAVUZ VE KILAVUZLUĞUN TANIMI
Dünya tarihine kısa bir göz atıldığında bile, kılavuzluğun binlerce yıllık bir tarihi olduğu ve önemi ortaya çıkmaktadır. Bu önem nedeniyle, dünyanın denizci ve ileri ülkelerinde, yazarlar, ansiklopediler, hukuk sözlükleri ve ihtisas mahkemeleri kılavuz ve kılavuzluğun ne olduğunu, süvari ile olan ilişkilerini anlatmaya, açıklamaya ve tanımlamaya çalışmışlardır.
Ülkemizde ise, denizciliğe uzak kalışımıza paralel olarak, kılavuzluğun ne olup ne olmadığı daha henüz tam anlaşılamamıştır. Sokaktaki vatandaşlarımızı bir yana bırakalım, hukukçularımız arasında bile kılavuz kaptanı, römorkör kaptanı ile karıştıran, geminin önünde küçük bir tekneyle giderek ona yol gösteren bir kişi sanan, geminin dümenini tutan serdümen sanan, köprüüstünde bulunarak süvariye bazı konularda zaman zaman akıl veren bir kişi sanan, önde giden bir gemiye binen kılavuzun arkadan gelen gemileri de kılavuzladığını sananlar bulunmaktadır.
Esasen kılavuzluğun ülkemizde tam olarak bilinmemesinin izleri, 1936 Montreux Sözleşmesinde, Türk Ticaret Kanunu’nun Deniz Ticareti bölümünde, Deniz İş Kanunu’nda, Kılavuz Yeterlikleri Hakkında Yönetmelik’te ve Yargıtay Kararlarında kendisini göstermektedir.
Kılavuz kaptanlık ile kılavuzluğun günümüzün dünyasında ne anlama geldiğini ortaya koyup durumun bizde de açıklığa kavuşmasına yardımcı olabilmek için, yabancı yayımlardan yaptığımız bazı çevirileri aşağıda vermek istiyoruz:
“LAW of TUG, TOW and PILOTAGE’ adlı kitaptan (By Alex L. Parks, J.D.):
“Encyclopedia Britannica (11. baskı)’ya göre: Kılavuz adı, bir gemiyi, bir ırmakta, suyolunda ya da geçitte ya da bir limana giriş yada çıkışta yönetme amacıyla belirli bir yerde gemiye alınan bir kişiye verilir.” (Sayfa 467)
“Bir kılavuzun işi, kılavuzlama alanlarında, bir gemiyi yönetmektir.” (sayfa 468)
“…Bir ırmak gemisinin kılavuzu, liman kılavuzunda olduğu gibi, içinde gemisini yönettiği yerin topografya bilgisinekişisel olarak sahip olduğu için seçilmiştir.” (Sayfa 468)
“Bir kılavuzda çok yüksek bir yetenek düzeyi bulunmasını istemenin aşırı titizlik olduğu söylenebilir. Ancak, onların yönetimine emanet edilen hayatların ve malların değerini, onların geçici gemi kaptanı olduğunu, yüksek ücret aldığını ve Kongrenin bu yüksek derecedeki ustalığı sert ve sık koşullarla güvenlik altına aldığını göz önüne getirdiğimizde, koyduğumuz standartların çok yüksek olduğunu düşünmüyoruz.” (Sayfa 479)
“Geminin yolalımının (navigasyonunun) tümünü yönetmek, onun demirlenme biçimine, yerine, zamanına, rotasına ve hızına karar verme görevini de kapsayarak, geçici olarak (kılavuzlama alanı sınırları içinde ve gemide bulunduğu süre) kılavuza aittir.” (Sayfa 480)
“Bir geminin kılavuz alma nedeni, kılavuzun ayrıntılı yerel koşullar bilgisinden ötürüdür.” (Sayfa 480)
“SEA AND RIVER PILOTS” (By N. Martin, Sayfa 10) ve “PİLOTTAKE CHARGE” (By W. Bartlettprince, Sayfa 5): Her iki kitapta da, yazarlığa başlamadan önce bir ticaret gemisinin kaptanı olan Joseph Conrad’ın şu cümlesi yer alıyor:
“Kılavuzlar, güvenilirliğin insan biçimine dönüşmüşüdür“
“SEA AND RIVER PILOTS” adli kitaptan (By N. Martin):
“Bir kılavuz bir gemiye görevli olarak bindiğinde, o tümüyle ve yalnızca onun kılavuzlanmasından sorumludur. Kimse onu bu sorumluluktan kurtaramaz ve kimseye, geminin süvarisi dışında, onun kılavuzlamayı yönetmesine karışma izni verilmez. Süvari, navigasyonun yönetimini kılavuza devreder, ancak “yönetimle ilgili” ve “yönetimin” izleyerek denetiminde kalır ve çok nadir olarak (bir tehlikenin kılavuzun verdiği kararla önlenemeyeceğini düşünürse) karışır.” (Sayfa 11)
“Bir geminin güvenlik içinde geçişini ve yanaşmasını sağlamaya ek olarak, bugün bir kılavuzun en önemli görevlerinden birisi de, onun geçişini hızlandırmaktır. Kılavuzlar, engin deneyimleriyle, gemileri herhangi bir başka kimsenin yapabileceğinden çok çabuk olarak bir limana alıp çıkarabilirler.” (Sayfa 13)
“Bir limanın kapalı sularına yaklaşan ya da ayrılan gemilerin, kendi bulundukları yerdeki navigasyon (yolalım) problemlerinin farkında olan deneyimli kişilerce yönetilmesi ihtiyaçları çok eski zamanlardan beri ortaya çıkmıştır. Yıllar öncesindeki küçük başlangıçlardan bu yana, kılavuzlama navigasyonun zorunlu (onsuz olmaz) bir parçası haline gelmiştir. O, kavram ve işlem olarak uluslararası nitelik taşır ve her ülke kendi yasa ve tüzüklerine sahip olmakla birlikte, temelde çalışma ayrılıkları çok azdır.
Objektif bakış tüm dünyada aynıdır: Gemilerin bir ırmakta, suyolunda ya da geçitte, bir limana girer ya da çıkarkengüvenlikle yönetilmesi. İşte, bir kılavuz, tam anlamıyla bunu yapmak için, belirli bir yerde gemiye alınan bir kişidir.” (Sayfa 14)
“Yüzyıllar boyunca ticaretteki ve endüstrideki büyüme, daha büyük ve daha değişik yükler, daha büyük ve daha iyi limanlar, daha büyük ve daha gelişmiş gemi tipleri ortaya çıkardı, ki onlar birtakım problemler doğurdu, tüm bugelişmelerle birlikte kılavuzlar çok çok daha önemli oldu.” (Sayfa 14)
1865-1936 yılları arasında yaşayan tanınmış İngiliz yazar Rudyard Kipling, bir konu dolayısıyla Hooghly’deki kılavuzlama hizmetini inceleyen Yüksek Mahkemenin, ayrıntılı bir araştırmadan sonra şu karara vardığını yazıyor: “Bir hakim hata yaparsa yalnızca bir adam asabilir, ancak dikkatsiz bir kılavuz kaptan karar vermekte biraz geç kaldığında 10.000 tonluk bir gemiyi, tayfası ve yüküyle birlikte yok edebilir.” (Sayfa 30)
“Birçok yerde limanlara giriş ve çıkışta gemileri kılavuzlamanın zorunlu kılınmasının nedenlerinden birisi, denizcilik yılları deneyimleriyle, günlük ilişkileriyle, sürekli gözlemleriyle, uygulama ustalığı ve o görev için özel eğitimleriyle kendi bulundukları yerleri adam akıllı tanımalarıyla, kılavuzlardı… Onlar, gemileri limana güvenlikle alıp ve çıkaracak en iyi adamlardır… Gerçekte, kılavuzlama doğru biçimde şöyle tanımlanır: Bir uzmanın geçici olarak kullanımı.” (Sayfa 63)
“PILOT-TAKE CHARGE” adlı kitaptan (By W. Bartlett-Prince):
“…kılavuzlama hizmeti, normal seyir uygulamasına ek yerel bilgiye ihtiyaç olan yabancı yerlere giren ve çıkan gemileri yöneterek onları güvenlik altına almak gibi bir gereksinimden büyüyüp ortaya çıkmıştır.” (Sayfa 59)
“İlginçtir ki, bir kılavuzun gemideki statükosunu (durumunu) gerçekten anlayan çok az kişi vardır… Kaptan ve kılavuzun birbirlerine göre olan durumunu belirlemek gereklidir… Trinity House’un kıdemli üyelerinin resmen açıkladıkları düşünce şudur:
İyi yönetilen gemilerde, süvari, uygun bir ehliyetli kılavuzun bulunmasının, kendisini geminin güvenliğine dikkat etmek konusundaki her türlü sorumluluktan kurtarmasını beklemez; ancak, süvari, zabitlerinin ve tayfalarının, kılavuzun emirlerini uygun biçimde yerine getirdiğini gördüğü sürece, geminin seyrini dikkatli bir gözle izlemekle yetinmelidir ve olağanüstü bir durum ortaya çıktığında, süvari, kılavuzu yalnızca her önlemi almaya zorlamakla kalmamalı, uygulanmasında ısrar da etmelidir… Olağandışı durumlar olmadıkça bir süvari tarafından herhangi bir karışma ise savunulamaz.” (Sayfa 60)
Kaptan ile kılavuz arasındaki ilişkilerin doğru ve açık olarak anlaşılabilmesi için, kitapta yer alan, Yüksek Hakimlerin bazı olaylar nedeniyle verdikleri birkaç karara göz atmak da yararlı olacaktır:
“Bir olayda Lord Kinnear şöyle demiştir: Sanırım, bir gemi doktan ayrılır ve ırmağa girerken akıllıca olan söz hakkının kaptana değil kılavuza düşmesidir. Ben, “Kaptan geminin harekete başlamasından, kılavuz ise geminin harekete başladıktan sonraki seyrinden sorumludur” önerisini kabul etmiyorum. Geminin güvenliği gibi hayati bir konuda, bir gemideki yetki bölünemez (ikiye ayrılamaz). Bir yerdeki işlemi tehlikeli kılan tüm şartlar bütünüyle yerel durumlar olduğunda, kanunda ve gerçekte, en uygun hâkim (yetkili uzman) kılavuzdur ve kılavuz herhangi bir kaptanın yapabileceğinden çok daha yeterli bir hâkimdir (uzmandır).” (Sayfa 62)
Bir başka olayda Mr. Justice Butt görüşlerini aşağıdaki gibi açıklamıştır: “Kılavuz, geminin navigasyonuyla (yolalımıyla) ilgili hemen hemen tüm konularda tek hâkimdir (karar verecek tek kişidir) ve bu konularda yanlış hüküm vermedikçe, açıkça bir hata yapmadıkça, yanlış bir fikir söylemedikçe, akıllı bir kimse gibi açık davrandıkça, kaptanın kılavuza karışmaya hiç hakkı yoktur ve izin verilmemelidir; ancak, kaptanın, iki geminin birbiriyle karşılaştığı ve bir çatışmanın hemen hemen olacağı en son anı bekleyerek kılavuza karışması fikrini savunmak da çok tehlikeli olur, şayet kaza gerçekten kaçınılmaz gibi görünüyorsa, kaptan fikir vermekten başka, karışmalıdır da.” (Sayfa 63)
“PRACTICAL SHIP HANDLING” adlı kitaptan (By Malcolm C. Armstrong):
“Kılavuz bir uzman olarak iş görür (gemiye alınır). O, limanı bilir ve usta bir gemi kullanıcıdır. O, bu özel işte uzmanlık kazanmış bir denizcidir. Onun belirleyici ilkesi güvenliktir.” (Sayfa 3)
“… güvenilir olma, bir kılavuzun sahip olması gereken temel niteliktir.” (Sayfa 3)
“Kılavuz, apaçık sarhoş, hasta ya da dünyayı umursamaz ya da sorumsuzca davranmadıkça, süvari kendisini karışmaktan uzak tutmalıdır.” (Sayfa 9)
“SEAFARING IN ENGLISH” adlı kitaptan (By Claude Beli):
“Kılavuz: Bir kılavuzlama alanında gemilerin geçişini yöneten yeterlikli bir kişi.” (Sayfa 215)
“DICTIONARY OF NAUTICAL WORDS AND TERMS” adlı kitaptan (By C.W.T. Layton):
1.) “Kılavuz: Bir kılavuzlama alanına giren ve çıkan gemileri kılavuzlamak için yetki verilmiş yeterlikli kişi. 2.) Bir gemiyi yöneten kişi.
“NAVAL SHIPHANDLING” adlı kitaptan (By R.S. Crenshaw, Jr.United States of America Naval İnstitute, Annapolis, Maryland):
“Bir kılavuz, yeterlik belgesine (ehliyetine) sahip olduğu sular için bir uzmandır. O, oradaki suların özelliklerini öğrenmiştir ve orada gemileri kullanmanın gerektirdiği geniş deneyime sahiptir. O, akıntıların değişikliklerini, sığlıkların en son durumunu ve her geçidin ve her yanaşma yerinin özel problemlerini bilir. O, limandaki tüm uzaklıkları, karadaki işaretleri, yerel denizciliğin alışılmış durumunu bilir. O, haritanın gerekli olduğu yerlerde bile, ona göz atmaksızın içeri ve dışarı seyredebilir ve limanın içinde çok zayıf görünen bilgilere dayanarak güvenli bir rotaya dümen tutabilir.” (Sayfa 337)
“Yukarıda işaret edildiği gibi, kılavuzlara belirli bir yer ve yol için (for a specific locality and route) yeterlik belgesi (ehliyet) verilir. Tüm sular için geçerli genel bir yeterlik belgesi yoktur. Yeni bir yol (route) için, ya da eskisinin alanını genişletmek için, yeni bir sınav gereklidir. Bununla birlikte, bir kılavuz, her biri için sınav vermek koşuluyla, birkaç liman için yeterlik belgesi alabilir.” (Sayfa 338)
“Sınırlı sularda ve rıhtımların yakınında gemileri kullanma ve bağlama uygulamaları çok iyi karar vermeyi gerektirir ve yanlışların cezası pahalı ödenir. Dünyanın her yerinde, kılavuz kaptan (pilot) adı en yüksek derecede ustalık, karar verme ve bilgiyi anlatır.” (Sayfa 339)
“Kılavuzlar ve römorkörlerin ana varlık nedeni, sınırlanmış sularda gemilere yardım etmektir. Onlar, gemilerin suyolunu güvenlikle ve kolaylıkla kullanmasını sağlarlar ve kendisine yardım edebileceklerinde onların hizmetlerinden yararlanmayan kimse aptal bir gemi kullanıcıdır. Bir limanda kılavuzsuz seyretmenin onuru ya da ünü yoktur… Gemide bir kılavuza sahip olmamanın (kılavuz almamanın) tek geçerli nedeni, süvarinin limana çok alışkın olmasıdır, öyle ki yolu boyunca güvenlikle seyredebileceği tümüyle kesin olsun.” (Sayfa 349)
“THE APPRENTICE AND HİS SHIP” adlı kitaptan (By Charles H. Cotter):
“Bir gemi, limanda demirlemeye, şamandıraya bağlamaya, rıhtıma yanaşmaya ya da limandan denize çıkmaya hazırlanırken, normal olarak ehliyetli ve deneyimli bir kılavuza teslim edilir. Gemi kaptanının ve zabitlerinin yeterince bilmediği sularda, belirli liman ve iskeleler hakkında özel bilgilerle donatılmış kılavuz kaptan orası için gemiyi kullanma işini yapacak en uygun kişidir.” (Sayfa 278)
Yukarıda yaptığımız inceleme, günümüz dünyasının ulaştığı bilgi düzeyinden bakıldığında, kılavuz kaptan ve kılavuzluk konusunun aşağıdaki temel öğeleri içerdiğini bize göstermektedir:
1) Kılavuzluk, kendine has özellikleri bulunan, özel bilgi ve deneyim gerektiren, tehlike unsuru taşıyan, boğaz, geçit, kanal, körfez, liman ve benzeri sınırlanmış dar sularda geçerli olan bir meslektir.
2) Kılavuzluk mesleğinin önemli özelliklerinden birisi de, işin yapılmak istenmesi‘dir. Çünkü kılavuzluk, bir moral ve kendine güven işidir. Belir bir yerde kılavuzluk yapabilmek için, o işi yapacak kişinin bunu istemesi ve o işi yapmak üzere başvurması şarttır. Yani, bir yere atama yoluyla kılavuz verilemez. Bir yerde kılavuzluk yapacak kişi o işi kendisi istemelidir; bir başka deyişle, oradaki işi yapmaya gözü kesmelidir; şayet, gözü kesmiyorsa, atama yoluyla zorla verilse ve gemiye gönderilse bile fiilen o işi zaten yapamaz.
3) Kılavuz, belirli bir alanın yerel özelliklerini ayrıntılarıyla bilen, o belirli alan için özel olarak eğitilip yetiştirilmiş bir uzman kaptandır.
4) Kılavuz, belirli bir alan için uzman kişi olduğundan, uzmanlık alanının neresi olduğu (yaptığı staj ve verdiği sınav sonucunda kazandığı) yeterlik belgesinde belirtilir. Ve bir kılavuz ancak, yeterlik belgesinin ait olduğu alan içinde kılavuzluk yapabilir, sahip olduğu yeterlik belgesinin kapsadığı alanın sınırları dışında kılavuzluk yapamaz.
5) Kılavuzun işi, gemileri, yeterlik belgesinde belirtilen alan içinde kullanmak, yönetmektir. Bu yönetme işi, geminin rotasına, hızına ve her türlü manevrasına karar vererek, onu güvenlikle seyrettirme, demirleme, şamandıraya bağlama, yanaştırma, kaldırma gibi ve benzeri kullanma eylemlerini kapsar.
6) Kılavuzun görevi, kılavuzladığı gemiyi amacına hem güvenlik içinde hem de çabuk ulaştırmaktır.
7) Bindiği gemideki tüm canlar ve malların güvenliği kılavuza teslim edildiğinden, onun işe alınırken seçilmesi, yetiştirilmesi, özel bilgiler ve deneyimlerle donatılıp yeterlikli kılınması, kısaca tam anlamıyla güvenilir bir uzmandurumuna getirilmesi şarttır.
8) Uygulamada, bir gemi bir kişi tarafından kullanılır. Bir gemiyi iki kişinin birden kullanması ya da yönetimin iki kişi arasında paylaşılması düşünülemez. Bu nedenle, “yıllara dayanan denizcilik deneyimleri”, “özel olarak eğitilip yetiştirilmeleri”, “ayrıntılı yerel bilgilerle donatılmaları”, “yaptıkları işlemlerin onların günlük uğraşıları olması”, “hep aynı yerde çalışmayla kazandıkları sürekli gözlem bilgileri”, “çok sık yaptıkları uygulamalarla kazandıkları deneyimleriyle”, bir uzman sayılan kılavuz kaptanın, yapılması amaçlanan işi en iyi başarabilecek, en güvenilir kişi olduğu kabul edildiğinden, uygulamada bindiği geminin yönetiminin kendisine verilmesi benimsenir (ve bazılarının sandığı gibi, kılavuz, köprüüstünde bulunup kaptanın gemiyi yönetmesi sırasında zaman zaman fikrini sorduğu bir danışman değildir).
Burada yeri gelmişken bazılarını şaşırtan bir deniz hukuku kuralına değinmek istiyoruz. Bu da, kılavuzlamalarda geminin yönetiminin kılavuza bırakılmasının benimsenmesine karşılık (zorunlu kılavuzluk dışında), ortaya çıkan bir kazada kaptanın ve dolayısıyla “donatanın” sorumlu tutulup, kılavuzun sorumlu tutulmamasıdır. İlk bakışta, özellikle denizciliğe uzak kişilere ters gelen, bu kuralın neden konulduğu biraz incelendiğinde kolayca anlaşılabilir: 1- Kılavuz öyle iyi yetiştirilmiş bir uzmandır ki, o kaza yapabilecek en son kişidir. 2- Şayet kaza kılavuzun yönetiminde olmuş ise, koşullar o kazayı kaçınılmaz kılmış olmalıdır: başka bir deyişle, bu kazayı hiç kimse önleyemezdi, demektir. 3- Kılavuzun kullandığı geminin herhangi bir aksaklığı, kusuru ya da eksikliği ona söylenmemiş, ondan saklanmış olabilir. 4- Deniz hukukunun ana prensibine göre, “donatan gemi adamlarından birisinin görevini yaparken işlediği kusur sonucunda üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı sorumludur.” Kılavuz kaptan da, “gemide görev yaptığı sırada” kaptanın yerine geçip geminin sevk ve idaresiyle ilgili bir iş yaptığından gemi adamı sayılır. 5- Ayrıca, dünyanın her yerindeki yasalarda, donatanı temsil ettiği için geminin tek sorumlusu kaptanı kabul edildiğinden, kılavuzlama sırasında kaptana, kılavuzun yaptıklarını sürekli izleme görevi ve bir tehlikenin kılavuzun verdiği kararla önlenemeyeceğini gördüğünde karışma (müdahale) hakkı verilmiştir.
9) “Kılavuz, gemiyi yönetmek amacıyla belirli bir yerde gemiye alınan uzman denizcidir.” tanımlamasında da görüldüğü üzere, kılavuzlama işinin gerçekleşmesi için, kılavuzun kılavuzlayacağı gemiye binmesi, o gemide bulunması, gerekmektedir.
Çünkü çağımızın gelişen tüm teknik olanaklarına karşın bugün yine de, gemi kullanmada, kullanıcının gemide bulunup onun hareketlerini görmesi, duyması, algılaması gerekli ve geçerlidir. Bir gemiyi, geminin dışında bir yerden kılavuzlamak ise geçersizdir. (5)
İleride, kılavuzlukla ilgili daha başka sorunlara da değinmek istiyorum. Şimdilik, yukarıdaki kısa incelemenin, kılavuz kaptan ve kılavuzluğun ne anlama geldiği konusunun ülkemizde de açıklığa kavuşmasına katkıda bulunmasını dilerim.
KAYNAKLAR:
(1) “Sea And River Pilots”, N. Martin, sayfa 14
(2) “Pilot-Take Charge”, W. Bartlett-Prince, sayfa16
(3) “Kitab-ı Bahriyye”, Piri Reis, sayfa 357
(4) “Kitab-ı, Bahriyye”, Piri Reis, sayfa 376
(5) “Law of Tug, Tow and Pilotage”, Alex L. Parks, J.D. sayfa 467 ve “Gemi Kullanma”, Aykut Erol, sayfa 197
This article was written by admin