KILAVUZ KAPTANLAR
DERNEĞİ
Marine PiIots Association
T.C. BAŞBAKANLIK
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü’ne
Sayı: 080 05.12.1994
İlgi: B.02.l.DNM/O.06.02.Ol.L.3.7/4534
Konu: Gemlik ve Mudanya Limanlarındaki Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri
Avrupa Birliği’ne katılma hazırlıkları yapan Ülkemiz birçok alanda yeniden yapılanma çalışmaları içindedir. Bu yeniden yapılanma çalışmaları arasında, Limanların özelleştirilmesi hazırlıkları da bulunmaktadır.
Bu açıdan, Türkiye’deki KILAVUZLUK hizmetlerinin de bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Bundan dolayı Derneğimiz şu sıralarda, Avrupa Birliği ülkelerindeki kılavuzluk yapılarını ve yasalarını incelemektedir. İncelemelerimiz bitince, Avrupa Birliği’ne katılmaya hazırlanan Türkiye’nin koşullarına uygun çağdaş bir KILAVUZLUK hizmetlerine ulaşabilmek için neler yapılması gerektiği konusunda yardımcı olabilmek üzere, hazırlayacağımız bir raporu bilgilerinize sunacağız.
Ancak bugünlerde, Türkiye’nin bazı yerlerinde (Gemlik, Mudanya, Tuzla, Ambarlı, vb.) iskele ya da tesis sahiplerine özel kılavuzluk teşkilatlarını kurma hakkının verilmek istendiğini görmekteyiz.
Kapsamlı bir inceleme yapılmadan, yasal düzenlemeler oluşturulmadan, her iskele ve kuruluşa kendi kılavuzluğunu yapma hakkı verilirse, sonuçta (Avrupa’nın yüzyıl kadar önce yaşadığı) sonradan düzeltilmesi çok zor olan birçok problemler doğacaktır. Bu problemlerden bir kaçına değinmek gerekirse;
1) Bölgede kılavuzlamanın genel başlama ve bitiş yerleri ile her tesise ait başlama ve bitiş yerleri neresi olacaktır? Bir başka açıdan söylenirse, her bir tesisin kılavuz kaptanı gemilere nerede binecek ve nerede inecektir? Bunların yetki ve sorumluluk alanları birbirlerinden nasıl ayrılacaktır?
2) Bir tesisten kalkıp, diğer tesise yanaşacak gemilerin kılavuzluğunu hangi tesisin kılavuz kaptanı yapacaktır?
3) Aynı bölgede birkaç tesisin bulunduğu yerde, Liman girişinden tesise kadar olan alanda gemiyi hangi kılavuz kaptan kılavuzlayacaktır? Bu alan başı boş mu kalacaktır? Bu durumda Türkiye’nin (devletin) kayıpları, hem otorite, hem gelir açısından, ne olacaktır?
4) Aynı bölgede birkaç tesis olduğunda, o bölgede (ya da tesiste) çalışan kılavuz kaptanların ehliyetleri hangi alanda geçerli olacaktır? Bir başka açıdan söylenirse, buradaki kılavuz kaptanlara hangi esaslara göre ehliyet verilecektir?
5) Doğal olarak kılavuz kaptanların ana görevlerinin birincisi gemilerin güvenliğini sağlamaktır. Özel bir tesisin adamı olarak hizmet görecek bir kılavuz kaptan, tesisin daha çok gelir sağlamak amacına bağlı olarak kendisinden yapmasını isteyeceği tehlikeli manevralara (fırtınada gemi yanaştırılmasının istenmesi vb.) nasıl karşı koyacaktır? Ve bu durumda gemilerin güvenliği nasıl sağlanacaktır?
6) Kılavuz kaptanları gemilere verip-alan “kılavuz motorları”nın bu işe elverişli olması ve standardizasyonu nasıl sağlanacaktır?
7) Belirli bir bölgede ya da yerde ehliyeti bulunmayan bir kişiye kılavuzluk yaptırılması nasıl önlenecektir? Böyle bir durumda cezası ne alacaktır?
8) Belirli bir bölgede ya da yerde, tesis sahipleri kılavuzlama hizmetlerini yaptıklarında, gemilere hangi tarife uygulanacaktır?
9) Türkiye’nin her bölgesinde ya da yerinde gemilere uygulanan tarife tesisin isteğine bırakılmış ve değişik mi olacaktır?
10) Tesis sahipleri kendi gemilerinden ücret almazlar ise Türkiye’nin (devletin) gelir kaybı ne olacaktır?
11) Tesis sahiplerinin bazı gemilerden fazla ücret almaları ya da gemilere fazla ücret ödetecek işler (gereksiz şifting vb.) yaptırmaları gibi sorunlar nasıl çözülecektir?
Yukarıda sıraladığımız problemler, yalnızca ilk akla gelenlerdir. Her tesise ya da limana kendi kılavuzluğunu yapma hakkı verilirse, yukarıdakilerden çok daha başka ve ayrıntılı problemler de çıkacaktır.
Esasen, gerek Avrupa’nın yüzyıl kadar önce, gerekse Türkiye’nin birkaç yıl önce Gemlik Körfezi’nde kısmen yaşadığı tatsız olaylar, bu alanda gerekli yasal düzenlemeler yapılmadan, her kuruluşa kendi kılavuzluk hizmetini yapma hakkının verilmesi durumunda, devlet otoritesinin kaybolduğu, dağ ve orman kanunlarının işlediği bir ortamın ortaya çıktığını göstermiştir. Böyle bir durumda ise hizmetin bütünlüğü bozulmakta ve bütünlük kapsamındaki verimlilik ortadan kalkmaktadır.
Bu nedenle, hem Türkiye’nin hedeflediği özelleştirmeye uygun, hem devlet otoritesinin kaybolmayacağı, hem uluslararası standartta çağdaş hizmet verecek bir yapılaşmaya kavuşabilmek için kapsamlı incelemeler yapılmalı, Avrupa Birliği ülkelerindekilere benzer yasalar çıkartılmalı ve ancak bunlardan sonra ülkemizdeki KILAVUZLUK hizmetlerinin yeniden yapılanması konusunda adımlar atılmalıdır.
Kılavuzluk hizmetleri konusunda atılacak adımların uluslararası boyutlarının ve yankılarının olduğu da dikkate alınarak, Derneğimizi de doğrudan ilgilendiren ve uzmanlık alanımıza giren bu konuda yaptığımız eleştirilerin ve bundan sonra yapacağımız katkıların değerlendirileceğinden emin bulunmaktayız.
Saygılarımızla.
This article was written by admin