İçerenköy mah.Çayır Cad. Üçgen Plaza No:7 Kat:13 34752 İçerenköy -Ataşehir/İSTANBUL (0216) 469-73-40[email protected]

13.02.2001- YETERSİZ LİMAN HİZMETLERİNDEN DOLAYI GEMİLERE MİLYONLARCA DOLAR ÖDENDİ- DÜNYA Gazetesi, Denizcilik & Logistcs

Post 32 of 73

DÜNYA GAZETESİ DENİZCİLİK & LOGISTICS 13 Şubat 2001


Deniz Kılavuzluk Aş Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Aykut Erol:

Yetersiz Liman Hizmetlerinden Dolayı Gemilere Milyonlarca Dolar Ödendi

Ülkemizde gelişen ve artan ticaret hacmine uygun olarak deniz taşımacılığı arttıkça, önceleri tümü kamu kuruluşlarının elinde bulunan limanların yetmez hale geldiğini hatırlatan Deniz Kılavuzluk AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Aykut Erol, özellikle 1990’lı yıllarda özel iskele, rıhtım ve limanların da açılarak, gemilere hizmet vermeye başladıklarını vurguladı.

Limanlar gibi darsularda gemilerin ve çevrenin güvenliğinin “Kılavuzluk Hizmetleri” ile onun bütünleyici parçası olan “Römorkörcülük Hizmetleri” tarafından sağlandığını hatırlatan Kaptan Aykut Erol, açıklamasına şöyle devam etti:

“Kamu limanlarının yanında hizmete giren özel iskelelerin, rıhtımların ve limanların kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri başlangıçta kamu kuruluşları tarafından yerine getirildi. Ancak, özel iskele, rıhtım ve limanların sayısı ve gemi trafiği hacmi arttıkça, kamu kuruluşları ellerindeki teknolojisi eski, sayısı yetersiz araç gereçle bu hizmetleri doğru dürüst veremez oldular.

Sonuçta, özellikle 90’lı yılların başlarından itibaren, limanlarımıza gelen giden gemilere kesintisiz ve düzenli kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri verilemedi. En başta güvenlik tehlikeye girdi, kazalar oldu. Gemiler yanaşmak ya da kalkmak için sıra bekler, hava şartlarını bekler, gündüz olmasını bekler, römorkörlerin gelmesini bekler duruma geldi. Bu yüzden Türkiye, limanlarda gereksiz şekilde ve sadece hizmetin zamanında verilememesinden ötürü, bekleyen gemilere yıllarca, milyonlarca dolar ödedi. Öte yandan, gemilerin, yüklerin, kara ulaşım araçlarının, fabrikaların, iskelelerin, rıhtımların ve limanların uğradığı para ve zaman kayıpları, hem ilgililerin hem de ülke ekonomisinin zarar hanesine yazıldı.

Konuyla ilgili tarafların şikâyetleri üzerine, Denizcilik Müsteşarlığı yaptığı bazı mevzuat değişiklikleriyle, kamu kuruluşlarının tekel alanları dışında kalan yerlerde özel kuruluşların da kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerini verebilmesi olanağını yarattı. Bunun üzerine, 1993 yılından başlayarak, 7-8 özel kuruluş bu hizmetleri vermeye başladı. Özel kuruluşların hizmete başladığı yerlerde, yukarıda belirttiğim olumsuzlukların tümü hızla ortadan kalktı. Hizmetlerin verilmesinin ana amacı olan güvenlik sağlandı. Türk ekonomisi ve ilgililerin milyonlarca dolara varan zararı kâra dönüştü.

Çalışmaları hızlanan, kapasiteleri artan iskele, rıhtım ve limanlar ile ihracatçılar, ithalatçılar, yük taşıyıcılar, daha önce gemileri bekleyen, üstelik verilmeyen hizmetlere bile para ödemek zorunda kalan acente ve armatörler mutlu oldular.

Ancak, kısa bir süre sonra “Bazı” acente ve armatörler, özel kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri şirketlerini “Bize komisyon verin” diye sıkıştırmaya başladılar. Yüzde 50’lere kadar varan komisyon isteklerinin karşılanmasının mümkün olmadığını gören bu kesim, buradan parasal bir kazanç elde edemeyince, bu kez Türkiye’de ücret tarifeleri çok yüksek, yüzde 50 indirilsin istekleriyle ortaya çıktılar. Tarifelerle ilgili Ankara ve İstanbul’da birçok toplantı yapıldı. İncelemeler sonucunda, isteklerinin gerçekleşemeyeceğini anlayan bu kesim, bu kez “indirimler yalnız Türk gemilerine yapılsın!” diye uğraştı.
Sözünü ettiğimiz “Bazı” acenteler ve armatörler, özel bazda verilmeye başlanan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinden mutlaka pay alma isteklerini sürdürdüler ve sonuçta bir şirket kurarak bu işleri bizzat yapmaya talip oldular. Bu kez de, karşılarında bir dünya gerçeğini buldular. Bütün dünyada olduğu üzere Türkiye’de de bir bölgede bir tane kılavuzluk teşkilatına izin veriliyordu ve çalışmak istedikleri İzmit Körfezi’nde, kendilerinden önce başkasına izin verilmişti.
Bunun üzerine “Hizmetlerde tekel var, rekabet isteriz!” görüşlerini dile getirmeye başladılar. Ve hedeflerini 28 Ocak 1998 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliği değiştirmek üzerine yoğunlaştırdılar. Şimdi bu amaçla gazetelerde yazılar yazıyor, bildiriler yayınlıyorlar ve Denizcilikten Sorumlu Devlet Bakanı ile Müsteşar’ını baskı altına alıp bunaltmaya çalışıyorlar.”

Bu kesimin, uluslararası bir sektör olan denizcilik alanında dünyanın her yerindeki uygulamalara ters işler yaptığını ve aykırı isteklerle ortaya çıkarak, yalnızca kendilerini yıprattıklarını belirten Kaptan Aykut Erol, açıklamasını şöyle tamamladı:

“Dünyanın hiçbir ülkesinde, armatörün menfaatlerini, gemiye hizmet veren üçüncü şahıslara karşı korumakla görevli oldukları için, acentelere gemiye yönelik hizmetleri ve bu arada kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerini yapma izni verilmez.

Kılavuzluk hizmetlerinde çevre güvenliğinin sağlanması, kamu açısından temel amaçtır. Oysa, armatörün menfaatleri bu konuda zaman zaman kamu menfaatleriyle çatışır. Bu nedenle armatörlerin de kılavuzluk hizmetlerini vermesine izin verilmez.

Temeli güvenliğe dayalı, yarı kamusal nitelikli olduğu için dünyanın hiçbir ülkesinde kılavuzluk hizmetlerinde rekabete izin verilmez. Bunun yasak olduğu kanunlarda yazılıdır.

Danıştay’ın ve Rekabet Kurumu’nun verdiği kararlar

Adı geçen Yönetmeliğin tekel yarattığı iddiasıyla Danıştay’a açılan üç davada da, Danıştay yaptığı inceleme sonunda, Yönetmeliğin dünya uygulamalarına uygun olduğuna ve tekel yaratmadığına karar vermiştir.
Yapılan bir başvuru üzerine Rekabet Kurumu da, Yönetmeliğin tekel yaratmadığına ve “Bir bölgede bir teşkilata izin verilir” kuralının dünyadaki uygulamalara uygun ve hizmetin yapısının doğal bir sonucu olduğunu bildirmiştir.
Dünyanın birçok ülkesinde, kılavuzluk hizmetlerinin teşkilat yapısı, kanunla belirlenmiştir. Bunlardan, “Devletin temel felsefesi olarak”, “Rekabete sonuna kadar açık ve tekele sonuna kadar karşı” olan ABD’den örnek verirsek, Florida Eyaleti’nin Kılavuzluk Kanunu’nda, rekabete neden izin verilemeyeceği gerekçeleriyle kapsamlı şekilde açıklanmıştır. Bu gerekçelerin başlıkları şöyledir:

– Rekabet, hem kılavuzluğun hem de kılavuzluk hizmetleri sisteminin doğasına ve işlevine uygun değildir.
– Rekabet, güvenliği tehlikeye atar.
– Rekabet, bazı gemilere ayrıcalıklı hizmet verilmesine yol açar.
– Rekabet, kılavuzluk hizmetlerine gerekli yatırımların yapılmasına engel olur, standartlar düşer.
– Rekabet, ekonomik açıdan da uygun olmayıp, kamu çıkarlarına aykırıdır.
– Rekabet, devlet tarafından kılavuzluğa gereksiz ve yüksek oranda yasal müdahaleyi gerektirir.
(*)

Tüm dünya gerçekleri böyle iken, Türkiye’de dünyanın tam tersini yapan ve yaptırmaya çalışanların istekleri şayet gerçekleşse ne olur? İşte asıl o zaman “Haksız rekabet ve sonucunda, gerçek bir tekel ortaya çıkar.” Nedeni de gayet açık değil mi? Armatör veya acente, kendi şirketi dururken başkasına iş verir mi?

Bazı çevrelerin gazetelerde “Hizmeti satın almakla yükümlü tutulan bizlerin, hiç değilse bize o hizmeti satacak kişi veya kuruluşu seçme hakkımızın da, yönetmeliklerle elimizden alınmaması gerekir, bu nedenle Yönetmelik değişsin rekabet olsun” diye seslerini yükselmelerinin altında aslında “Rekabete açın da biz tekel olalım” dediklerinin yattığını sanırım, artık görmeyen ve anlamayan kalmadı.

Ayrıca ilginçtir, bu şirketin çalışmak istediği bir tek yer var; O da İzmit Körfezi, yani Şirketimizin izin alıp çalıştığı yer. Buna göre, Yönetmelik değiştirerek, Şirketimizi ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar. Bu amaçlarına yönelik çalışmalar yaparken, “Hukuk” denilen kavramı da, “Kazanılmış haklar” denilen kavramı da unutmuş görünüyorlar.

Böylesine bir mantığının ne kadar geçerli olduğunu, hep birlikte bekleyip, göreceğiz.”
+ + +

(*) NOT: Açıklamanın bu bölümü aşağıdaki şekilde devam etmiş, ancak Gazetedeki yer sıkışıklığı nedeniyle olsa gerek konulamamıştır:

Yukarıdaki başlıklardan 2. maddenin altında yer alan şu satırlara bir bakalım:
“Bir geminin güvenli manevrasını gerektiren kamu çıkarlarıyla, geminin armatörü veya acentesinin ekonomik çıkarları arasında belirgin bir uyumsuzluk mevcuttur (siste veya kötü hava koşullarında bekleyip, beklememek gibi; Kamu çıkarları güvenlik açısından beklemeyi, armatörünki ise beklememeyi gerektirir). Kılavuz kaptanın vereceği kararları alırken gemisini kılavuzladığı armatöre karşı ekonomik olarak kendisini bağımsız hissedebilmesi kamu çıkarına en yararlı olanıdır”…
“Kılavuzluk hizmetleri, halkın ve deniz çevresinin güvenliğini sağlamak ve deniz yoluyla yapılan ticareti kolaylaştırabilmek amacıyla sağlanabilecek en etkili mekanizma olagelmiştir. Etkilidir, çünkü bir geminin kumanda merkezi olan köprüüstünde, amacı kamu çıkarını korumak olan kılavuz kaptanı konumlandırmaktadır. Bir kılavuz kaptan, yapacağı bu işi alabilmek için rekabet etmek zorunda kalırsa, özellikle de bu işi rekabeti destekleyen veya tarafı olan bir armatörden veya benzer bir kuruluştan alıyorsa, (kılavuz kaptan) bilir ki kendi yaşamsal çıkarları hükümetin ve halkının çıkarlarını korumakta değildir. Kılavuz kaptanın menfaati, açıktır ki kendi seçimini kim yapıyorsa, işi kimden alıyorsa ona bağlıdır. Kılavuz kaptanın rolü bu şekilde tehlikeye atılırsa, kılavuzluk sisteminden istenen verim alınamayacağı gibi, gemilerin, çevrenin ve kamunun güvenliği de tehlikeye girer.”

This article was written by admin

Menu