“Denizcilik Müsteşarlığı’nın mevcut Kılavuzluk ve Römorkaj hizmetleri Teşkilatları Hakkında Yönetmeliği değiştirmek üzere hazırladığı taslak için, Denizcilik Müsteşarlığı’na görüş bildiren tek kuruluş Halim Mete’nin de etkin biçimde içinde yer aldığı Deniz Ticaret Odası’dır” diyen Kaptan Aykut Erol, “Asli görevi ‘kamu güvenliği” olan böylesine bir konuyla ilgili ticari şirketlerin oluşturduğu İstanbul Deniz Ticaret Odası’nın verdiği görüşün, bazılarının iddia ettiği gibi, ‘tüm kurumların’ ortak görüşü anlamına gelmediği aşikârdır” şeklinde konuştu.
DÜNYA Gazetesi’nde Denizci Gözüyle sütunun yazarı Halim Mete’nin, 7 Eylül Perşembe günkü makalesinde, kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri hakkında yanıltıcı ifadeler yer aldığına işaret eden Dekaş Yönetim Kunılu Başkanı Kaptan Aykut Erol, “Halim Mete’nin, zamana, zemine, konuya uysa da, uymasa da mutlaka bir fıkra anlatmakta ünlü olduğunu biliyoruz. Örneğin, denizcilik fakültesinde yapılan bir törende Halim Mete, “Kaptan Temel öldüğünde, herkesten gizli tuttuğu sandığından, sağ-sancak, sol-iskele yazılı bir kâğıt çıktığı fıkrasını” anlattığı gibi “iyi kaptan olmak için, iyi okumaya gerek olmadığı mesajını da vermiş ve böyle bir fıkra anlatmıştı” dedi.
Kaptan Aykut Erol açıklamasına şöyle devam etti: “Halim Mete, makalesinde, “Denizcilik Müsteşarlığı, tüm kurumların da görüşünü alarak Kılavuzluk ve Römorkaj Yönetmeliği hazırlıyor” demektedir. Oysa, Denizcilik Müsteşarlığı’nın mevcut Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri Teşkilatları Hakkında Yönetmeliği değiştirmek için hazırladığı taslak yönetmelik, tüm kurumların görüşü alınarak hazırlanmamıştır. Bu konuda Denizcilik Müsteşarlığı’na görüş bildiren tek kuruluş Halim Mete’nin de etkin biçimde içinde yer aldığı Deniz Ticaret Odası’dır. En önemli yanı, kamu güvenliği olan böylesine bir konuyla ilgili ticari şirketlerin oluşturduğu İstanbul Deniz Ticaret Odası’nın verdiği görüşün, tüm kurumların görüşü anlamına gelmediği de aşikârdır.
Halim Mete, makalesinde, “Bu konuda oluşan sıkıntıların giderilmesi için yapılan çalışmalara denizciler teşekkür ediyor” ifadesini kullanmaktadır. Bu konuda oluşan sıkıntılar, acaba hangi sıkıntılardır ve bunlar kimin sıkıntılarıdır? Bizim bildiğimiz mevcut yönetmelikten sonra, bu konuya dünyadaki çağdaş uygulamalar ve IMO kuralları çerçevesinde bir düzen ve disiplin gelinmiştir. Limanların, çevrenin ve gemilerin güvenliği en üst düzeyde sağlanmaya başlamıştır. Daha önce yaşanan gemi beklemeleri ortadan kalktığı gibi, Türkiye hem zamandan kazanmıştır ve hem de yabancı gemilere ödenen milyonlarca dolarlık bekleme ücretlerinden kurtulmuştur.
Sıkıntıda olanlar kimlerdir?
Yine ifade etmek isterim; kaptanlar verilen hızlı ve güvenli hizmetler sayesinde, sağlıklarını adeta tehdit eden stresten kurtulmuşlardır. Böylelikle liman işletmeleri güvenliğe, hızlı ve düzenli çalışma ortamına kavuştuklarından liman kapasiteleri de yükselmiştir.
O zaman sormak isteriz; bu konuda sıkıntısı olan kimlerdir? Örneğin, hizmetlerin kamu kuruluşları tarafından verilmesi sırasında, ücretlerini aylarca geç ödeyen veya bir yolunu bulup hiç ödemeyenlerin, “rekabet isteriz!” diye ortaya çıkanların, sıkıntısı mı vardır? Danıştay ve Rekabet Kurumu kararlarının, “Bu güvenliği içeren bir alandır. Bu konuda rekabete izin verilemez” şeklinde çıkmasından sonra mı sıkıntı oluşmuştur?
Örneğin, “Acenteler, gemi armatörünün temsilcisi olduklarından, gemiye yönelik hizmetleri veremezler” şeklindeki dünyaca bilinen genel uygulamaya rağmen; bir araya gelerek kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri vermek üzere şirket kuran ve rekabet olmadığı için izin alamayanların sıkıntısı mıdır?
Güvenlik nedeniyle rekabete izin verilmiyor
Bize göre, Denizcilik Müsteşarlığı’nca hazırlanan taslak yönetmelikte yer alan bu sıkıntıların giderilmesine “denizciler” değil, sadece bazıları teşekkür edebilirler.
Çok merak ediyorum; Halim Mete, dünyanın hiçbir yerinde kılavuzluk hizmetlerinde, devletlerin rekabete izin vermediğini bilmemekte midir? ABD’de bu konuda neden rekabete izin verilmeyeceğinin yasalarda gerekçeleriyle açıklandığını bilmesi lâzımdır.
Yine Halim Mete, Danıştay’ın ve Rekabet Kurumu’nun bu yönde kararları olduğunu muhakkak bilmektedir.
Halim Mete makalesinde, “Sadece özel teşkilatların çalıştığı limanlar değil, kamu teşkilatlarının da çalıştığı limanlar, serbest rekabete açılmak zorundadır” görüşünü ileri sürmektedir.
Bu görüşe göre diyelim ki, tüm dünyada gerekçeleri açıklanmış nedenlerle kılavuzluk hizmetlerinde yasaklanmış olan rekabet, Türkiye’de kabul edildi. Pekâlâ, değişik mevzuat içinde, kamu kuruluşlarına tekel olarak verildiği belirtilen limanları ya da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilen limanları, bu yönetmelik maddesiyle rekabete nasıl açacaksınız? Bir yönetmelik maddesi, kanunların üstüne mi çıkacak? Özel limanlarda rekabet olup, kamu limanlarında olmazsa, bu uygulamanın adı ne olacaktır?
Ve nihayet aynı makalede Halim Mete, “Denizcilik Müsteşarlığı, İstanbul’daki demirleme yerlerine yeni bir düzenleme getirmektedir. Ancak demirlemenin kılavuz nezaretinde yapılacak olması, alınacak ücretten çok, güvenlik açısından birçok sıkıntı yaratacaktır. Bir gemi demir yerine geldiğinde, kılavuz almak için yavaşlayarak tehlikeye sebebiyet verecek ve de zaman kaybedecektir” demektedir.
Verilen bilgiler yanıltıcı
Dünyada bilinen en eski mesleklerden birisi de kılavuzluk mesleğidir. Her meslek bir gereksinimden doğmuştur. Kılavuzluk mesleği de dar sular olarak bilinen yerlerde, gemilerin ve çevrenin güvenliğini koruma gereksinimi nedeniyle doğmuştur. Ve tarihi, 5000 yıl öncesine kadar giden bu meslek, ortaya çıktığından bu yana gemiler kılavuzlarını yavaşlayarak alırlar. Ve dünyanın her yerinde devletler, kılavuz kaptan alma zorunluluğunu güvenlik yarattığı için koyarlar. Kılavuz kaptanlar, tehlike yaratıyorsa, neden koysunlar ki? Öyle olsa, olanları da kaldırmaları gerekir.
Yoksa Halim Mete’nin asıl itirazı, kendisi “değil!” dese de, ücrete mi?
“Bir gemiye verilen iki saatlik kılavuzluk için 19.000 ile 31.000 dolar ücret talep edilmesi dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur” diyen Sayın Halim Mete’ye vereceğim cevap açıktır. Bizim limanlarımıza gelen gemilerin ortalama grostonu 6.000’dir. 50.000 grostonluk bir gemi büyük bir gemidir ve bu büyüklükteki gemiler, limanlarımıza çok seyrek uğrak yapmaktadırlar.
Ancak diyelim ki, 50.000 grostonluk bir gemi, bir kılavuz kaptan tarafından iki saatte yanaştırılırsa, 4.452 dolar ücret öder. Aynı gemi, giriş-çıkış olarak iki kez Körfez içinde kılavuzlansa, rıhtıma yanaştırılmak için bir kez, kalkış için de bir kez kılavuzlansa, yani dört kez kılavuzluk hizmeti verilse, bu hizmetlerin tümü için 20.784 dolar kılavuzluk ücreti tahakkuk eder. 6.000 grostonluk bir gemide ise bu dört hizmetin toplamı 2.874 dolardır.
Halim Mete makalesinde, bu ücretlerin dünyanın hiçbir uygar ülkesinde olmadığını iddia ediyor. O zaman demektir ki, ABD, Almanya, Hollanda, Fransa ve benzeri ülkeleri uygar ülkeler olarak kabul etmiyor. Çünkü, bu ülkelerde ücretler bizden çok daha yüksek.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner
“Denizcilik Müsteşarlığı, yapmakta olduğu düzenlemeyle, DTO’nun da katkısını alarak tarifeleri asıl rakamlarına indirmeye çalışmaktadır” diyen Halim Mete, hem “devlet bu hizmetlerden çekilsin” ve “rekabet olsun” derken, hem de “tarifeleri devlet yapsın” demektedir ki aynı konuda çelişik isteklerde bulunduğu için etrafında buna inandıracak kimse bulamayacaktır.
Derim ki, meşhur atasözüdür; “Yanlış hesap Bağdat’tan döner.” Doğrudur er ya da geç ortaya çıkacaktır.
Dünyada, gemiye yönelik hizmetleri, dolayısıyla kılavuzluk ve römorkaj işlerini de yapmaları uygun görülmeyen “acenteler” ile kamu yararıyla çatıştığı için bu işleri yapmaları sakıncalı görülen “armatörler”in bir araya gelerek, kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini yapmak üzere, şirket kurdukları ilk ve tek ülke olma unvanını da kazanmış durumdayız.
Ortakları, İstanbul Deniz Ticaret Odası Meclis Üyesi olduğundan, kendi görüşlerini DTO görüşü olarak da ortaya atan bu şirketin talep ettiği, dünyada örneği bulunmayan “rekabet” şayet gerçekleşirse ne olacak diye sormak lazımdır. İşte, asıl o zaman kılavuzluk hizmetleri tam bir tekel olacaktır.
Nedeni de gayet belirgindir, öyle bir durumda, doğal olarak acenteler ve armatörler, her kılavuzluk işini kendi kurdukları şirkete vereceklerinden “sözde” oluşan serbest rekabet ortamında, onlardan başka şirkete yaşam hakkı verilmeyecektir. “Gemiler bizim, acenteler bizim, kılavuzluk ve römorkaj şirketleri de bizim olsun, ama biz aslında rekabet istiyoruz” diyenler, inandırıcı olamazlar.
This article was written by admin