BİLGİ VE SEVİYE FARKI
DenizHaber sitesinde yayımlanan “Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri” başlıklı yazıma, Kenan Türkantos beyefendi Virahaber sitesinde “Dur kaptan! Deniz bitti…” başlığı altında yayımlanan bir yazısı ile cevap (!) vermiş. Aynı yazı, dayanışma içinde olduğu bir başka site de “Turkantos’dan Erol’a zehir gibi açıklama” başlığı altında aktarılmış.
“Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri” başlıklı yazım ile Kenan Türkantos beyefendinin “Dur kaptan! Deniz bitti…” başlıklı yazısının okuyanlar, iki yazı arasındaki üslup, seviye ve bilgi farkları ile o yazının benim yazımdaki konulara cevap vermediğini hemen fark etmişlerdir.
Kenan Türkantos beyefendinin saldırı amacıyla kaleme alınmış yazısı, cevaplanmaya değmeyecek nitelikte olmasına karşın, “yalanlar”, “iftiralar”, “çamur atmalar” ve “çarpıtmalar” içerdiğinden, bunları belgeleriyle ortaya koyma zorunluluğu doğmuştur.
Kenan Türkantos’un adı geçen yazısı oldukça uzun ve aynı şeyleri birçok yerde, birçok kez tekrarladığından, ben burada beyefendinin yazısını bazı ana başlıklar altında toplayıp, alıntılar yaptıktan sonra cevaplayacağım:
1) Şahsıma yapılan hakaretler ve saldırılar:
Beyefendinin bana yaptığı hakaret ve saldırılar epey uzun, onun için ben burada birkaçını aktaracağım:
“Bu konuda bir haber sitesinde aynı zamanda bir şirketin genel müdürü olan kişinin yazısını okudum. Bu beyefendinin, yaşını başını almış, yıllarca kılavuzluk mesleğinin içinde yoğrulmuş, konuları iyi bilen bir beyefendi olması lazım. Ancak yazıyı okuduğum zaman hem kendi adıma, hem de camia adına çok büyük üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum.”;
“Benim bu beyefendiye acil önerim; bazı kişiler, kurumlardan kimi kastediyorsa o kurumların ve kişilerin söylediklerini, yazdıklarını, taleplerini önce bir vakit ayırıp dönüp okuyup, dinlesin. Hatta sonra dönüp bir daha okuyup, dinlesin.”
“Beyefendinin öğrenmesi gereken çok şey var. İşine gelmediği için onları bypass ediyor ve sadece yanlış yönlendirmelerle kendi söylediklerinin doğru olduğunu ifade ederek, dünyadan örnekler sunuyor.”
“O beyefendinin son çırpınışlarıdır bu yazılar. Bu konuları bu hale getiren de kendileridir, başka hiç kimse değil.”
“Çünkü; tek taraflı ve sadece kendi bilgi hazinesindeki bilgilerle hareket edip, ne olup ne bittiğini irdelemeden yazılar kaleme alan bir pilot beyefendidir kendisi. Bu sebepten dolayı Ankara’ya gönderilen yazıyı önce alıp bir okusun. O yazıda ne söylenildiğini, önce bir anlasın. Bunu okumaktan ve anlamaktan uzak kendisi.”
“Önce bu kişi olanı biteni doğru anlasın, kendi haricindeki söylemleri de okusun, anlasın, ondan sonra böyle yazılar yazsın. Benim tavsiyem o.”
“Ama aklı başında insanlar oturup, bu röportajı tam okurlar ve anlarlarsa, zaten bu beyefendinin yazısını okumazlar.”
Cevap: Kenan Türkantos beyefendinin yazısından aldığım bazı alıntıları yukarıda okudunuz, yazıdaki üslup ve seviyeyi sizlerin takdirlerine bırakıyorum.
Ancak beyefendinin yazısını okuyunca, 24 yıl bilfiil kılavuz kaptanlık, on yılı aşkın Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Başkanlığı, kılavuzluk ve Boğazlar konusunda sayısını hatırlamadığım, televizyon röportajları, seminer konuşmaları yapan, gazete ve dergilerde yazılar yazan, seminerlerde konuşmacı olan, Türk heyetiyle Londra’daki IMO toplantılarına katılan, Ülke çapındaki denizcilik fakülte ve yüksek okullarında okutulan “Gemi Kullanma” adlı kitabı yazan, kişinin ben olup olmadığım konusunda doğrusu kuşkuya düştüm. Neyse ki, yakından tanıyanlar, benim “ben” olduğum konusunda beni ikna ettiler.
2) “Kılavuzluğa talip değiliz, kılavuzlukta rekabet isteğimiz yok” iddiaları
Kenan Türkantos beyefendi, yayınlanan yazısında bu konuda şunları söylüyor:
“Kimse durup dururken ben römorkör şirketi kurayım demiyor. Hele hele hiç kimse çıkıp kılavuzluğa talip olayım demiyor, böyle bir şey söz konusu değil.”
“Hiç kimse kılavuzluk teşkilatını rekabete açın, buna talibiz diye bir uğraş içinde değil. Eğer kastettiği başka, bizim duymadığımız kişi ve kuruluşlar varsa ben onu bilemem.”
“Aslında hadisenin tırmanmasını başlatan; ne denizcilik camiası, ne şahıslar, ne de yazılarda bahsedildiği gibi kişisel çıkar peşinde olan insanlar. Hadisenin tırmanmaya geçmesini ve bir başka römorkör şirketinin kurulmasını sağlayan bizzat kendileri. Bunları neden oturup irdelemiyorlar? Bunlarla ilgili söylenen ve yazılanlara niçin hiç cevap vermiyorlar? Veremezler, çünkü verecek yüzleri yok.”
Hiç kimse kalkıp, “kılavuzluk hizmetlerini rekabete açın” gibi bir söylemle Ankara’dan talepte bulunmadık. Bugün bu yazıları kaleme alan şahıs, şu anda içinde bulunduğu konsorsiyum ucubesinde niye çıkıp İzmit Körfezi’nde iki tane kılavuzluk teşkilatı var diye yazamıyor?”
“Ama bizim söylemlerimiz hep kılavuzluk teşkilatı tek olsun, römorkajı rekabete açın şeklindeydi.”
“Biz uzunca bir süredir kılavuzluk teşkilatını bir rant kapısı olmaktan çıkartmalarını istiyoruz. Kılavuzluk rekabete açılsın diye bir şey söylemedik. Belki söyleyen vardır, ama benim haberim yok.”
Cevap: Kenan Türkantos beyefendinin söylediklerini yukarıya aynen aldım, bu nedenle öncelikle, okuyucularımdan üslup ve cümle düşüklükleri için özür dilerim.
Ben Kenan Türkantos beyefendinin bana yaptığı: “Önce bu kişi olanı biteni doğru anlasın, kendi haricindeki söylemleri de okusun, anlasın, ondan sonra böyle yazılar yazsın. Benim tavsiyem o.” şeklindeki tavsiyesine uyarak, aşağıda sizlere de aktaracağım yazıları “bir kez daha” okudum, buyurun birlikte okuyalım:
• 27.Nisan.2000 tarihli Dünya Gazetesi’nde yayımlanan yazının başlığı şöyle: Marin Römorkör ve Kılavuzluk AŞ Genel Müdürü Kaptan Coşkun Yurtkoru: “Rekabete dayalı kılavuzluk ve römorkaj servisi vermeye hazırlanıyoruz”. Bu yazı içindeki ara başlıklardan birisi de şu: “Hedefimiz öncelikle İzmit Körfezi’ndeki hizmet”. Bu başlık altında şu satırlar yer alıyor: “Yılda 3.000 gemi hareketinin gerçekleştiği İzmit Körfezi’nde rekabete dayalı, üstün hizmet kalitesi ve ileri teknoloji ile donatılmış Marin Römorkör ve Kılavuzluk AŞ, bu sektörün, ulusal ve uluslararası anlamdaki kılavuzluk ve römorkaj servis beklentisine cevap verecek bir hizmet kalitesini serbest rekabet kuralı içinde tesis edecektir.”
• 16.Kasım.2000 tarihli Dünya Gazetesi’nde yayımlanan yarım sayfalık siyah puntolarla yazılmış başlığı şudur: “Kılavuzluk ve römorkör hizmetleri tekeline karşı, mücadelemiz sürecek”.
• 13.06.2006 tarihinde bir kapak yazısıyla sayın Ulaştırma Bakanımıza ve sayın Denizcilik Müsteşarlığına gönderilen, 02.06.2006 tarihini taşıyan yazının bir bölümü şöyledir: “-Kılavuzluk hizmetlerinde ise, yine bir liman bölgesinde şayet özel sektör A.Ş’leri hizmetlerini sürdürecekler ise son 2 yılda bu 2 firmanın aynı bölgede hiçbir sorun olmaksızın kılavuz hizmetlerini rekabet şartları altında verdiği de gözetilerek, bilhassa denizcilik Müsteşarlığının gemi trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde VTS hizmeti de kurulacağı da düşünüldüğünde birden fazla kılavuzluk Teşkilatı tarafından yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.” Adı geçen yazının son bölümünde ise şunlar yazılıdır: “…halihazırda İzmit ve İskenderun Körfezinde Kılavuz ve Römorkaj hizmeti verme izni bulunan TCDD’nin kendi limanı dışında tesislere de hizmet vermesinin sağlanması ve dolayısıyla bu bölgelerde ortadan kalkan rekabet ortamının tesis edilmesi;”
Yukarıda okuduğunuz yazı kendileri tarafından, “200’e yakın firma/kurum tarafından imzalanan 02.06.2006 tarihli toplantı raporu” diye adlandırılan, sayın Bakanımıza ve Müsteşarımıza gönderilen yazının son satırları. Bu yazının altında (ilk sayfada) 17 imza var ve bir numaralı imzanın sahibi ise Kenan Türkantos beyefendi! Dünya Gazetesi’nde çıkan haberler de ortada. Oysa, Kenan Türkantos beyefendi Virahaberde çıkan yazısından ne diyor:
“Kimse durup dururken ben römorkör şirketi kurayım demiyor. Hele hele hiç kimse çıkıp kılavuzluğa talip olayım demiyor, böyle bir şey söz konusu değil.”
“Hiç kimse kılavuzluk teşkilatını rekabete açın, buna talibiz diye bir uğraş içinde değil. Eğer kastettiği başka, bizim duymadığımız kişi ve kuruluşlar varsa ben onu bilemem.”
Gördüğünüz gibi biz Kenan Turkantos beyefendinin tavsiyesine uyup (bildiklerimizi) bir kez daha okuduk ve belgeler olarak sizlere sunduk. Bu durumda, gerçekler ortada olduğuna göre, yoruma gerek yok ve Marin Romorkör ve Kılavuzluk A.Ş.’nin kurucu ortağı olan ve yönetim kurulu üyeliği yapmış olan, Ankara’ya gönderilen yazının ilk sırasında imzası bulunan Kenan Türkantos beyefendinin değerlendirilmesini sizlere bırakıyorum.
3) “% 6,5 Devlet payını ödemiyorlar” yalan ve iftiraları
Kenan Turkantos beyefendi Virahaber’de yayınlanan yazısında şöyle diyor:
“Senin yaptığın anlaşmada yüzde 6,5 devlete pay ödeyeceğim diye bir madde var. Sen bu yüzde 6,5’u kurulduğun günden bugüne kadar tamamını ödedin mi? Bunları ne okuyor, ne dinliyor, ne de cevap vermek işlerine geliyor. Arkada koskoca bir dönem var, bu paraları ödemediler. Ödememek için de çeşitli yollara başvurdular.”
Cevap: Gerçekten bu yalan iftiraya ne cevap vereceğimi şaşırdım. Türkçemizde “kuyruklu yalan” diye bir deyim vardır, acaba buna bir de “kuyruklu iftirayı” eklesek mi? Kenan Turkantos beyefendiye soruyorum, “Bizim elimizde izni aldığımızdan bugüne kadar %6,5’ları muntazam ödediğimize dair belgeler mevcut, peki sizin elinizde ne var?” Bir şirketin ticari itibarı ile oynayacak dayanaksız iftiraları nasıl bu kadar rahat ve sorumsuzca ve kesinlikle söyleyebiliyorsunuz?
4) Tarihsel gelişim ve iki kılavuzluk teşkilatı – tek kılavuzluk teşkilatı
Kenan Turkantos beyefendi Virahaber’deki yazısında şunları söylüyor:
“Önce tarihsel gelişimin nasıl olduğunu, kendilerinin neler yaptıklarını, neden bu olayların olduğunu, kılavuz kaptanlarımızın bir araya gelerek kurdukları yönetimin ve bütün ortakların takkelerini önlerine koyup düşünmeleri lazım. Bunu yapmıyorlar.”
“Peki bölgeye siz girdiğiniz zaman TDİ ile rekabet oluşmadı mı? Tek kılavuzluk teşkilatı mı vardı o zaman? Bunun cevabını verse ya bu yazıyı yazan beyefendi kaptan. Hayır bunlar işlerine gelmediği için bypass edip cevap vermedikleri konular.”
Cevap: Gerçekten konuları hem bilmeyip hem de başkalarını bilmemekle suçlamak çok ilginç bir durum. Kenan Türkantos beyefendiye söylemek zorundayız ki, biz bu konunun tarihsel gelişimini çok yazıp çizdik, siz eski yazılarımıza zahmet edip bir bakın. Onları bulamaz iseniz, daha yakın zamana ait, Marine & Commerce dergisinin 2006 Ağustos ayı sayısının 41, 42,44,45 ve 46 numaralı sayfalarında yer alan yazımı okumanızı öneririm.
Konu uzun ben yalnızca çok özet olarak burada şu kadarını söyleyeyim: 90’lı yılların başlarında, İzmit Körfezi’nde kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermekte olan TDİ kamu kuruluşlarının bilinen sıkıntılarından ötürü hizmetleri yeterince veremiyordu. Türkiye beklemeler yüzünden döviz ve zaman kaybediyordu. Denizcilik Müsteşarlığı bu sorunu çözmek için İzmit Körfezi’nde özel bir kuruluş olarak Dekaş – Med Marine Müşterek Teşebbüsü’ne de kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini yapma izni verdi. Dünyada kılavuzluk hizmetlerinde “rekabete izin verilmeme” nedenlerinden birisine de bağlı olarak, Dekaş – Med Marine Müşterek Teşebbüsü’nün verdiği kaliteli hizmetle baş edemeyen TDİ Körfez’den çekilmek zorunda kaldı. Türkiye’de kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinde bu büyüklükte bir özel teşebbüse izin verme olayı ilk kez yaşandığı için, bu konunun hukuksal alt yapısı önceden hazır değildi. Zaten bütün dünyada genellikle, hukuk kuralları yaşanan olaylar dikkate alınarak çıkartılır. (Dünyada hiç trafik kazası olmasaydı, bununla ilgili hukuk kuralı da konulmazdı). Bizde de böyle oldu ve Müsteşarlık kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri konusunda eksik olan hukuk kurallarını, dünyadaki uygulamalara paralel olarak, koydu ve bir yönetmelik çıkarttı. Bu yönetmelikle, yine bütün dünyada olduğu gibi “bir bölgede bir kılavuzluk teşkilatı hizmet verir” kuralı geldi. Doğru olan da buydu. Buna karşı, Kenan Türkantos beyefendinin de ortağı olduğu ve yönetim kurulunda yer aldığı Marin Romorkör ve Kılavuzluk A.Ş. İdare Mahkemeleri’ne, Danıştay’a, Rekabet Kurumu’na “yönetmeliğin iptali için” başvurular yaptı ya da yapılmasını sağladı. Bütün bu yerlerden, yönetmeliğin dünya uygulamalarına, Anayasa’ya ve yasalara uygun olduğu kararı çıktı.
Peki şimdi soruyorum, beni bilgisizlikle suçlayan Kenan Türkantos beyefendi bu gerçekleri, gerçekten bilmiyor mu? Bilmeden yazıyorsa, herkesi bilgisizlikle suçlayan beyefendinin durumu bayağı komik, bildiği halde çarpıtıp, başkalarını suçluyorsa, değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.
5) Yazmadıklarımı yazmışmışım gibi göstererek, kışkırtma ve karalama yapmak
Kenan Türkantos beyefendi, Virahaber’de, sanki ben sayın Hükümet’imiz, sayın Ulaştırma Bakanı’mıza ya da sayın Müsteşar’ımıza, “ters bir şeyler yapmışlar da çatmışım” ya da “suçlamalarda bulunmuşum” gibi şunları yazmış:
“Denizcilik camiasında kurulan römorkör şirketi, yazısında bahsettiği gibi eğer politik imkânlar, politik baskılar, politik yakınlıklar kullanılarak kurulmuş olsa idi, bugün orada ileri geri yazı yazdığı hükümetimiz, bakanımız, müsteşarımız dört senedir görevde. Ne yapmışlar bu insanlar, bu yazıları hak edecek?”
“Bu yazıyı kaleme alan beyefendinin en son zikredeceği bir isim var. O da DTO Başkanı Metin Kalkavan’dır. Metin Kalkavan’ın ne bir yerde adını anmaya, ne zikretmeye, ne de yazı yazmaya o beyefendinin hakkı yok.”
Cevap: DenizHaber’de yayımlanan “Kılavuzluk ve Römorköcülük Hizmetleri” başlıklı yazımda şunları söylemişim:
“Her hükümet değişikliğinde, her bürokrat değişikliğinde, malum kişiler ortaya çıkıp “kılavuzluk hizmetleri” konusundaki şahsi isteklerini, denizcilik sektörü istekleri gibi sundular. Ülkemizde birileri şahsi menfaatleri için, on yıldır hükümetlere bu konuda, dünyaya ters işler yaptırmak için yoğun bir biçimde uğraştılar ve on yıldır, dünyadaki uygulamalar ortada olduğu için, sonuç alamamalarına karşın hâlâ uğraşıyorlar.”
“Bazı kişiler, Türkiye’de İktidardakileri etkileyerek, kendi menfaatleri uğruna, onlara yanlış ve dünyaya ters işler yaptırmaya çalışmaktadırlar. Kesinleşmiş Danıştay kararlarına ve Rekabet Kurumu kararlarına karşı, dünyadaki tüm uygulamalara karşı, Sn. Ulaştırma Bakanı’mızdan “kılavuzluk hizmetlerinde” rekabet olmasını istemekte hiçbir sakınca görmemektedirler.
Yine bu bazı kişiler, menfaatleri uğruna, Sn. Ulaştırma Bakanı’mızdan hukuku çiğnemesini, Yönetmelikleri değiştirerek, verilmiş hakları geri almasını talep etmektedirler.”
Kenan Türkantos beyefendiden soruyorum, nerede “ileri geri yazı yazmışım, Hükümet’imiz, Bakan’ımız ve Müsteşar’ımız hakkında? Burada okuduğunu “anlamamak” mı, yoksa “okuduğunu bilerek çarpıtıp, karalama yapmak” mı var, değerlendirmeyi yine sizlere bırakıyorum.
Beyefendinin Metin Kalkavan hakkında yazdıklarına gelince, ben yazımda bir durum nedeniyle kendisinden bahsediyorum. Öte yandan, biz Metin beyle yıllardır tanışırız, fikirlerimiz uyuşmasa dahi, her görüşmemizde iki medeni insan gibi el sıkışır, fikir tartışması yaparız. Beyefendi siz, insanları kışkırtma oyununuzdan vazgeçiniz.
6) Gerçek dışı iddia ve İdare’yi suçlama
Kenan Türkantos beyefendi Virahaber’deki yazısında şunları söylüyor:
“Ben mi söylemişim ayrılan konsorsiyum ortağına, “git 64,5 yaşında bir pilotla hukuku kanunu del, iki tane pilot kılavuz şirketi olarak faaliyet gösterin diye?”
Cevap: Kenan Türkantos beyefendi, yazısında “hukukun kanunun delindiğini” iddia ederek bir suçlama yapıyor, peki bu suçlama gerçek ise, sayın Müsteşarlık buna nasıl müsaade etti?, müsaade ettiğine göre, demek ki beyefendi, aslında Müsteşarlığı suçluyor. Oysa asıl gerçek şu ki “ortada hukuka ve kanuna aykırı bir durum yok” olsa idi zaten Müsteşarlık buna müsaade etmezdi. Peki Kenan Türkantos beyefendi, nasıl oluyor da Müsteşarlığı böyle bir suçla itham ediyor?
7) Dekaş’a yapılan saldırılar
Kenan Türkantos beyefendi’nin Virahaber’de uzun uzun yazdıklarını (maalesef) bire bir buraya alıyorum ki, okumayanlar da okusun ve cevaplarıyla birlikte değerlendirilebilsin. Bu nedenle aktarmak zorunda kaldığım alıntılardan dolayı sizlerden özür diliyorum ve sabrınızı diliyorum:
“Bugün bu yazıyı yazan beyefendi, konsorsiyum ortağı bir şirketin genel müdürü. Biraz daha geri gidelim. Dekaş, yılların birikimi olan kılavuzların bir araya gelip kurdukları bir şirket. Bugün kılavuzluk gelirinin Dekaş’a ait olduğunu söyleyebilir mi bu kişi? Konsorsiyum adı altında kadrosunda bir tane pilot olmayan konsorsiyum ortağına, yıllarca iki şirketten fatura keserek, yüzde 65, yüzde 35 dağılımı yapmasını söyleyen biz miyiz? Bu kendi kararlarıdır, kendi bilecekleri iştir, bizi de alakadar etmez. Kendi aralarındaki sorunlar hiç kimseyi alakadar etmez…Orada eleştirdikleri, camianın kurmuş olduğu römorkör şirketi sadece Dekaş’a yardımcı olmuş, onların baş aşağı gidişini durdurmuştur. Buna ilave olarak da pilotajla ilgili ne pay istemiştir, ne bir talebi olmuştur, ne de ileride bir talebi olacaktır. Dolayısıyla bunlar sapla samanı birbirine karıştırıyor ve işlerine gelmeyen şeyleri bypass ederek ne yazıyor, ne konuşuyorlar. Sadece suskun kalıyorlar. Dekaş’ın yönetimi değişti, bu onların bileceği iş. İktidara gelenler bütün anlaşmaları iptal ediyor, davalar açıyorlar. Toplantılara gelmiyorlar. Bunlar ayıp şeyler. Çok ayıp şeyler, bunları oturup irdelemeleri lazım.”
Cevap: Şimdi gelin sapla samanı kimin birbirine karıştırdığına bir bakalım: Denizcilik Müsteşarlığı 1996 yılında İzmit Limanı’nda “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini” yapma iznini “Dekaş – Med Marine Müşterek Teşebbüsüne” verdi. Buna göre, Müşterek Teşebbüsü oluşturan her iki şirket de hem “kılavuzluk” hem de “römorkaj” hizmeti vermeye hak kazandı.
Bunun üzerine, iki şirket masaya oturarak (aynen beyefendinin dediği gibi kimseyi ilgilendirmeyen ve iki şirketin iç işleri olan) bir sözleşme imzaladı. Bu sözleşme iki ana temele oturtuldu: 1) İş ayırımı yapıldı ve “kılavuzluk hizmetlerini” Dekaş’ın, “römorkaj hizmetlerini” ise Med Marin’in yapması kararlaştırıldı. 2) İzin her iki şirkete de “ortak” verildiği için “kılavuzluk ve römorkaj gelirleri brüt toplamının” iki şirket arasında “eşit olarak” bölüşülmesine karar verildi.
Tarifeye göre, kılavuzluk hizmetleri yıllık geliri 10 birim olduğunda, römorkaj hizmetleri gelirleri yıllık geliri 3 birim oluyordu. İki hizmetin toplamı 13 birim olduğundan toplam brüt geliri “eşit” paylaşabilmek için her iki şirkete de 6,5 birim düşmesi gerekiyordu. Bu durumda, iki şirket arasında yapılan “iş ayırımı” nedeniyle kılavuzluk hizmetlerinden 10 birim kazanan Dekaş’ın, iki şirket arasında gelir eşitliğini sağlamak için, bunun %35’ini Med Marine vermesi gerekiyordu. Bu işleyiş, 1996 yılından 2003 yılı Ağustos ayına kadar devam etti. O tarihe kadar Dekaş “kılavuzluk”, Med Marin ise “römorkaj” işini yaptı ve her iki hizmetin toplam geliri, iki şirket arasında %50 – %50 paylaşıldı.
Şimdi, Denizcilik Müsteşarlığı tarafından izin “Dekaş – Med Marin Müşterek Teşebbüsü’ne” verildiği için, Müşterek Teşebbüsü oluşturan iki şirket toplam geliri %50 – %50 bölüşecek şekilde düzenlemeler yapmış iken, Kenan Türkantos beyefendi “Bugün kılavuzluk gelirinin Dekaş’a ait olduğunu söyleyebilir mi bu kişi?” diye ne hakla ve nasıl soruyor? Bu beyefendi, toplam gelirin iki şirket arasında eşit bölünmesini sağlayan %35 – %65 oranını ne hakla ve nasıl sorgulayıp, suçlama ve eleştiri konusu yapabiliyor?
Çok merak ediyorum, bizleri “bilgisizlikle” “okuduğunu anlamakla” suçlayan bu beyefendi, yukarıda anlattığım gerçekleri bilmeden mi konuşuyor? Yoksa, bildiği halde bizi karalamak için gerçekleri tersine mi çeviriyor? Hangisinin daha kötü olduğuna lütfen sizler karar verin.
En ilginci de, beyefendinin Marin Romorkör ve Kılavuzluk A.Ş.’ni kastederek “Dekaş’a yardımcı olmuş, onların baş aşağı gidişini durdurmuştur. Buna ilave olarak da pilotajla ilgili ne bir talebi olmuştur, ne de ileride bir talebi olacaktır.” buyurması! Sanırım, “Bu kadarına da pes” demenin tam yeri. Beyefendi, “bu nasıl bir baş aşağı gidişi durdurmak” ise ortağı olduğunuz şirketin, Dekaş’ın eski yönetimi ile imzaladığı bir sözleşmeden sonra, Dekaş 2006 yılını trilyonlarca TL zararla kapatmış ve Mart ayında bizlerin yönetime gelmesiyle, iflasın eşiğinden döndürülmüştür (umarım bu belgelere ve rakamlara dayanan ifademizin de aksini iddia etmeye kalkmazsınız), konu zaten mahkemede. Bunun yanında ben en çok “şirketinizin Dekaş’tan pilotajla ilgili talebi olmaması” lafına takıldım. Hangi hakla, ne talebinden söz ediyorsunuz? Müsteşarlık tarafından izin verilmiş iki şirketin gelir eşitliğini sağlamak için, Kılavuzluk gelirinden aktarılan %35’i kastederek, bakın biz böyle bir şey istemedik mi, diyorsunuz? Size Müsteşarlık tarafından verilmiş herhangi bir izin var mı? Sizin şirketiniz Dekaş’ın “taşeronu” olarak, Dekaş’ın iznine dayanarak, Dekaş’a “römorkaj hizmeti” vermiştir. Sizin kılavuzluktan pay istemekle ne alâkanız var? Gerçekten çok, ama çok merak ediyorum, siz gerçekten konuları hiç bilmiyor musunuz? Yoksa, biliyor da kötü niyetle mi hareket ediyorsunuz?
8) Yargıya intikal etmiş ve devam etmekte olan davalar hakkında beyanlar
Kenan Türkantos beyefendi, Virahaber’deki yazısında şöyle diyor:
“Bir başka konu da, açılan davalar eninde sonunda bir gün bitecek. Benim endişem var, o zaman acaba Dekaş diye bir şirket hukuki varlığını sürdürür bir aşamada mı olacak? Zaten o davaları kaybederlerse Dekaş diye bir şirketin varlığını sürdürmesi mümkün değil. Üzerlerine kalacak cezai müeyyideleri ödeme şansları zannediyorum çok zor. Bu da zannediyorum, konsorsiyum ortağının diğer tarafının arzu ettiği bir şey. Çünkü o zaman tek tabanca kalacak. Kalabilir, hukuki bir konu olduğu için yorum yapamayacağım, ama kişisel görüşüm çok büyük hata yaptılar.”
Cevap: Kenan Türkantos beyefendi, hem konu hukuki, yorum yapamayacağım diyor, hem de rahat rahat yorumlarını yapıyor. Beyefendi diyor ki, Dekaş davaları kaybedecek, varlığını sürdüremeyecek, konsorsiyum ortağı olan Med Marin de hizmetlere tek başına sahip olacak, zaten Med Marin’in istediği de bu.
Beyefendi, başkalarını bilgisizlikle suçlamak yerine kendi bilginizi arttırmaya çalışsanız daha iyi olur ve beyanlarınızla güç durumlara düşmezsiniz. Çünkü, Müsteşarlık (baştan beri söylediğimiz gibi) “izni” “Dekaş – Med Marin Müşterek teşebbüsüne” vermiştir. Ve Müsteşarlık birçok yazısında belirttiği üzere, “bu izin” Müşterek Teşebbüs hukuki varlığını sürdürdüğü sürece geçerlidir. Şayet Müşterek Teşebbüsün taraflarından birisi ortadan kalkarsa, “izin” de geçerliliğini kaybeder. Bilemiyorum anlatabildim mi? Yani Med Marin, şayet Dekaş’ı bitirmeyi arzu ediyorsa, kendi iznini de iptale götürür. Med Marin’in başındaki kişinin bu kadar aptal olduğunu ise hiç sanmıyorum.
Öte yandan, davaları Dekaş’ın kaybedeceği, Dekaş’ın hukuki varlığını sürdüremeyeceği konularındaki varsayımlarınız bile, devam eden davalara müdahale anlamına gelebilir mi acaba?
9) Tehdit
Kenan Türkantos beyefendi, Virahaber’de şöyle diyor:
“Peki yarın Dekaş’ın yönetimini başka grup ele geçirir ve sana aynı şeyleri yaparsa ne düşüneceksin? Bu beyefendinin oturup bunları düşünmesi lazım.”
Cevap: Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre yönetilen, genel kurullarını ve seçimlerini yaparak yönetimini seçen bir Anonim Şirket olan Dekaş için, beyefendinin değerlendirmesi “yönetimi bir grup gelir ele geçirir” şeklinde. Değerlendirmesi sizlere ait.
10) İzmit Körfezi’nde iki tane kılavuzluk teşkilatı var iddiası
Kenan Türkantos beyefendi, Virahaber’de şunları yazabiliyor:
“Bugün bu yazıları kaleme alan şahıs, şu anda içinde bulunduğu konsorsiyum ucubesinde niye çıkıp İzmit Körfezi’nde iki tane kılavuzluk teşkilatı var diye yazamıyor?”
“O yazıları yazan beyefendi şuna cevap versin: İzmit Körfezi’nde bugün kaç tane kılavuzluk şirketi var? Ben size söylüyorum iki tane. Konsorsiyumun iki ortağı da kılavuzluk faaliyeti yapıyor. Bu, yaptıkları anlaşmaya aykırı bir kere. Ayrıca beni ilgilendiren bir konu da değil, kendi söylemlerine, kendileri ters düşüyorlar. Aylardır bu konuşuluyor. Beyefendi çıkıp söylesin, “Böyle bir şey yok. Ben kılavuzluk yapıyorum, öteki römorkör hizmeti veriyor” desin o zaman. Ama durum böyle değil. Ama durum böyle değil. Bu saatten sonra çıkıp cevap verse bile, ben zaten kaale bile almam. Çünkü bu konular iki senedir dile getiriliyor, kimseden ses çıkmıyor. Sen bugün konsorsiyum adı altında çalışıyorsun, bir ortak römorkör, diğer ortak da kılavuzluk hizmeti verecekti. Ama şimdi iki ortak da kadrosunda pilot barındırıyor ve pilotaj yapıyor. Bitti, senin bütün yazıların çürüdü zaten. Konuşacak bir şeyin kaldı mı? Maalesef kalmadı.”
Cevap: Beyefendi, sağ olsun, sorduğu sorulara da kendi cevap veriyor, benim söyleyeceklerimi de kendisi dikte ediyor, bize iş bırakmıyor, konuşacak şeyimiz kalmadığını da belirlemiş, zaten cevap versem de kale bile almayacak. Olsun biz yine de kale alacaklar olur diye cevap verelim.
Beyefendinin (çok tekrar ettim ama başka çare yok), ya “konuları bilmeme” ya da “bildiği halde kasıtlı olarak saptırma” şeklinde bir sorunu var. İlgili mevzuata göre “Türkiye’de belirli bir bölgede yalnızca bir tane kılavuzluk ve römorkaj teşkilatına izin veriliyor”. Buna göre, İzmit Limanı’nda da ilgili mevzuat gereği bir tane “kılavuzluk ve römorkaj teşkilatına” izin verilmiş. O teşkilatın adı da: “Dekaş – Med Marine Müşterek Teşebbüsü”. Bilmiyorum acaba anlaşılabildi mi? Yoksa beyefendi hâlâ, Denizcilik Müsteşarlığı’nın hukuka ve mevzuata aykırı olarak, suç işleyerek, İzmit Körfezi’nde iki teşkilata izin verdiği konusunda ısrarlı mı?
Beyefendi, “Dekaş – Med Marine Müşterek Teşebbüsünün” iki şirketten oluştuğunu ve bu Müşterek Teşebbüsün “tek teşkilat olarak” hizmet verdiğini, “Müşterek Teşebbüsü oluşturan iki şirketin hizmetleri nasıl vereceklerine kendilerinin karar verebileceğini”, biliyor ve anlıyor mu, bilemiyorum.
Tek Teşkilat olan, Müşterek Teşebbüsü oluşturan iki şirket, başlangıçta kendi aralarında, “kılavuzluk hizmetlerini Dekaş’ın”, “römorkaj hizmetlerini Med Marin’in” yapması konusunda anlaşmışlardı. Şu anda ise, “her iki hizmeti de her iki şirketin de yapması” şeklinde anlaşmış durumdalar. Bu Müşterek Teşebbüsü oluşturan şirketlerin, “tek teşkilat” olarak hizmet vermesi gerçeğini değiştirmez. Müşterek Teşebbüsü oluşturan iki şirket “tek teşkilat olarak” hizmetleri kendi aralarında yapacakları düzenlemelere göre, istedikleri gibi verebilirler.
Acaba diyorum, beyefendi, Müşterek Teşebbüsün her iki hizmeti de verme izni bulunan, bir başka deyişle “ortak izinli” şirketlerinin başlangıçta kendi aralarında anlaşarak yaptıkları “iş bölümü” sonucunda, kılavuzluk hizmetlerini Dekaş’ın, römorkaj hizmetlerini Med Marin’in yapmasına bakarak, “izinlerin” Müsteşarlık tarafından şirketlere bu şekilde (kılavuzluğu Dekaş’ın, Römorkajı Med Marin’in yapması şeklinde) verildiğini mi sanıyor? Beyefendinin bilgisi bu kadar eksik olabilir mi?
Benim on yıldan fazla süredir yazıp, söylediklerim ortada. Hep aynı şeyleri söylüyorum. “Bir bölgede bir kılavuzluk teşkilatı olur” ve “kılavuzluk hizmetlerinde rekabet olmaz”. Söylemlerim hep aynı ve hiçbir zaman bunlara ters düşmedim, belgeleri ortada.
Son olarak:
Benim DenizHaber’de yayımlanan “Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri” başlıklı yazıma cevap iddiası ile Kenan Türkantos beyefendinin Virahaber’de “Dur kaptan! Deniz bitti…” başlığıyla çıkan yazısını karşılaştırma imkânınız var. Önce o yazının benim yazdıklarımla ilgisi olup olmadığına, yazdıklarıma cevap verip vermediğine lütfen bir bakın. Sonra iki yazıyı, üslup, bilgi, belgelere dayanma, saldırı, gerçekler ve gerçek dışı aktarımlar, argo ağzı kullanma açılarından da bir karşılaştırın. O zaman taşlar yerli yerine oturacaktır.
Beyefendi diyor ki, “Oluşan bir sürü yalan, dolan ve yapılan bir sürü terbiyesiz hareketin herkes farkında.”. Sanırım bunları söylerken aynaya bakıyordu.
This article was written by admin