İçerenköy mah.Çayır Cad. Üçgen Plaza No:7 Kat:13 34752 İçerenköy -Ataşehir/İSTANBUL (0216) 469-73-40[email protected]

Temmuz 2006- Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür’ün 23.06.2006 Tarihli ‘Denizlerde “Monopol” Savaşı’ Başlıklı Yazısına Konsorsiyum Adına Verilen Cevap

Post 22 of 73

Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün 23.06.2006 tarihli ‘Denizlerde “monopol” savaşı’ başlıklı yazısına konsorsiyum adına verilen cevap:

Sayın Mahmut Övür,

Sabah Gazetesi’ndeki köşenizde 23.06.2006 tarihinde yayımlanan ‘Denizlerde “monopol” savaşı’ başlıklı yazınızı üzülerek okuduk.

Çünkü yazınız maalesef, size verilen tek taraflı ve tamamen yanlış bilgilere dayanıyor.

Sayın Mahmut Övür, yazınızda yazdığınız hususlar hakkında size gerçek bilgileri vermek istiyoruz:

1) Şirketlerimiz ve Konsorsiyumumuz “Türkiye’nin denizlerinde monopol” olamaz. Çünkü;
a) Türkiye’de onlarca liman var. Biz bunlardan yalnızca İzmit ve İskenderun Limanlarında “kılavuzluk ve römorkaj hizmeti” veriyoruz. Türkiye’nin tüm limanlarında ya da denizlerinde hizmet vermediğimize göre Türkiye’nin denizlerinde “monopol” olmadığımız, olamayacağımız çok açık değil mi ?
b) Türkiye’deki bütün limanlarda, yürürlükteki mevzuat gereği “yalnızca bir tane kılavuzluk ve römorkaj Teşkilatı” hizmet vermektedir(Ek 1 ve2). Bir başka deyişle, yürürlükteki mevzuata göre, Denizcilik Müsteşarlığı her bir limanda “yalnızca bir tane kılavuzluk ve römorkaj teşkilatına” izin vermiştir. Buna göre, İzmit ve İskenderun Limanlarında da, Türkiye’deki bütün diğer limanlarda olduğu gibi, bir tane kılavuzluk ve römorkaj teşkilatı hizmet vermektedir.
c) Bu durum, başta “güvenlik” nedeniyle olmak üzere, “kılavuzluk hizmetlerinde” dünyanın her yerinde aynıdır. Yalnızca dünyanın “çok büyük” birkaç limanında (kılavuzluk hizmetleri yine tek) fakat römorkaj hizmetleri, birden fazla şirket tarafından verilebilmektedir. Bu büyük limanlar ise Türkiye’deki en büyük limandan en az on misli daha yüksek kapasiteye sahiptir ve Türkiye’de bu büyüklükte liman yoktur.
d) Öte yandan bilindiği üzere “monopol” olmanın iki temel şartı vardır. Bunlardan birincisi “piyasaya tek başına hakim olmak”, ikincisi ise sunulan malın ya da hizmetin “fiyatını” da belirlemektir.
e) Konumuzda ülke çapında piyasaya tek başına hakim olan hiçbir şirket yoktur. Dünyadaki denizcilik uygulamalarına paralel olarak her limanda bir “Teşkilat” görev yapmaktadır ki bu da işin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu husus size EK’lerde gönderdiğimiz “Danıştay” ve “Rekabet Kurumu” kararlarında da açıkça belgelenmiştir.
f) Uyguladığımız fiyatlar ise Denizcilik Müsteşarlığı tarafından belirlenmekte olduğundan ve fiyatları kendimiz belirlemediğimizden, “monopol” olmanın ikinci temel şartı da yoktur.
* * *

2) İzmit Körfezi’nde kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini TDİ’nin verdiği yıllarda, gerekli personel yanında, römorkör, pilot motoru ve palamar motoru eksikliği ile araç gereçlerin eskiliği ve güçsüzlüğü nedeniyle gemilere gereğince hizmet verilemiyordu. Bu yüzden Türkiye, bekleyen gemilere yılda milyonlarca dolar “demoraj” ücreti ödüyordu. Zaten bu nedenle 1995 yılında Denizcilik Müsteşarlığı harekete geçti ve özel şirketlere çalışma imkanı veren mevzuat değişikliği yaptı. Özel şirketlere ise “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini yapma izni” bedava verilmedi. Bu izin karşılığında özel şirketler, her ay “ciroları” üzerinden devlete % 6,5 pay ödüyorlar. Buna göre örneğin İzmit Körfezi’nde TDİ hizmet vermekteyken, tek kuruş elde etmeyen devletimiz, şimdi bizden her ay ciroya göre peşin olarak % 6,5 pay alıyor. Ayrıca, yarı kamusal özelliğinden ötürü, dünyanın hiçbir yerinde, bu izinler ihale ile açık arttırmaya çıkarılan izinlerden değildir (Ek’deki Danıştay ve Rekabet Kurumu Kararları).
* * *

3) Sayın Mahmut Övür, yazınızdan sanki, “İzmit Körfezi’nde 100 milyon dolarlık bir hizmet sektörü varmış (ki bu tüm Türkiye’nin toplamıdır ve bunun yarısı da İstanbul ve Çanakkale Boğazları cirosudur) ve TDİ de 1997 yılında bu işi yapmaktan nedeni anlaşılamayan bir biçimde çekiliverdi” anlamı çıkıyor. Oysa, yukarıda da anlattığımız üzere TDİ anılan hizmetleri zaten veremiyordu. Özel şirket olarak biz modern ve güçlü römorkörler ve araç gereçler ile yeterlikli personelle hizmet vermeye başlayınca, yıllardır TDİ’nin hizmetlerinden şikayet eden ve özel şirketlerin gelmesini sağlayan acenteler, armatörler, liman ve yük sahipleri hizmetlerimizden çok memnun oldular ve bütün işleri biz yapmaya başladık. Daha önce yaşanan bütün beklemeler kalktı, Türkiye yabancılara ödemek zorunda kaldığı milyonarca dolar bekleme parası ödemekten kurtuldu. Biz, gece gündüz, fırtına demeden, hizmetleri dünya standartlarında mükemmel vermeye başladık. Bunun sonucunda TDİ Körfez’de iş alamaz duruma geldi, zarar etmeye başladı ve bunun sonucunda Körfez’den çekildi.
* * *

4) “28.Ocak.1998’de Denizcilik Müsteşarlığı’nın çıkarttığı yönetmelik konsorsiyuma tam bir tekel yetkisi verdi” diyorsunuz, daha doğrusu size öyle söyledikleri için öyle yazmışsınız. Ancak yukarıda da anlattığımız üzere, yönetmelik hükümleri dünyadaki uygulamalara paraleldir. Bu yönetmelikle bir tekel yaratılmadığı da, Danıştay ve Rekabet Kurumu kararlarıyla belgelenmiştir (Ek.3,4,5,6 ve 7). Üstelik, Denizcilik Müsteşarlığı, “Kılavuzluk Ve Römorkaj Hizmetleri Teşkilatları Hakkında Yönetmelik” uyarınca yalnız bizim Konsorsiyumumuza değil, Türkiye Limanlarında hizmet veren bütün şirketlere aynı yetkiyi verdi. Bu arada şunu da belirtelim ki, 1997 yılında şayet TDİ İzmit Körfezi’nden çekilmemiş olsaydı, 1998 yılında çıkan “Yönetmelik” uyarınca, Müsteşarlık yine “yalnızca bir teşkilata” izin vermek zorundaydı.Böyle bir durumda ise zaten şikayetler nedeniyle mevzuat değişikliğine neden olan TDİ’nin izin alamayacağı da çok açıkça ortadadır. Dolayısıyla, “TDİ çekilmeseydi rekabet olacaktı, TDİ çekildiği için rekabet olamıyor” iddiaları geçersizdir.
* * *

5) 2003 yılında yürürlüğe giren “Liman Hizmet Tarifeleri” ile Konsorsiyumun sarsıldığı ise doğru olup, bu sarsılma eski Dekaş yönetimini dışarıdan etkileyen ve yanlış davranmasını sağlayan, konsorsiyumu parçalayıp iznini iptal ettirmek isteyen ve yıllardır uğraşıp alamadıkları “izni” bu yolla alarak menfaat sağlamaya çalışan ve şu anda ellerindeki havadan para kazanma olanaklarını kaybeden bazı çevrelerin işidir.
* * *

6) Dünyanın hiçbir yerinde armatörü temsil eden ve görevi onun menfaatlerini korumak olan acentelerin, armatöre yönelik hizmet vermesine izin verilmemektedir. Aslında bizde de, 31.10.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Gemi Acenteleri Hakkında Yönetmelik”in madde 12 (e) bendi de buna izin vermemektedir (Ek.8) Buna karşılık bizde, acente ve armatörlerin kurduğu ve yıllardır dünyadaki uygulamalara aykırı olarak bu alanda hizmet vermek isteyen bir şirket, Konsorsiyumun iki ortağını birbirine düşürerek, akla, mantığa, dünyadaki uygulamalara ters biçimde “rekabet” ortaya çıkmasını sağladı. Tek bir “Teşkilat” olarak izin alan bir konsorsiyumun iki ortağının / kanadının birbiriyle rekabet ettiği dünyanın neresinde görülmüş?
* * *

7) Türkiye’de hiçbir limanda rekabet yaşanmazken, İzmit ve İskenderun Körfezlerinde kendi menfaatleri için suni rekabet ortaya çıkartanlar, bundan yararlanarak hem dünyadaki uygulamalara hem de bizdeki “Gemi Acenteleri Hakkında Yönetmeliği”e aykırı olarak kurdukları şirketi Körfeze sokup boşta bulunan römorkörlerine iş bulup para kazandılar, hem Dekaş’ın elindeki römorkörleri çok ucuza ve çok uzun vadeyle satın aldılar (bu konuda dava açtık), hem de fiyatları aşırı kırdırıp, indirim sağladılar ama bu indirimlerin çoğu asıl sahibine yansımayıp, kesilen iade / komisyon faturalarıyla bazılarının ceplerine girdi. Şimdi bakıyoruz bunlar bizi, size ve başka yerlere şikayet edenlerin başında geliyorlar.
* * *

8) Bazı acente ve armatörler indirimlerden o kadar büyük kazançlar elde ettiler ve aşırıya kaçtılar ki, sonunda Dekaş 2005 yılını 3 trilyon TL zararla kapatıp iflasın eşiğine geldi. Şirketlerinin batmakta ya da batırılmakta olduğunu gören Dekaş ortakları 31.Mart.2006’da yapılan Genel Kurulda izlediği yanlış politikalarla batışın eşiğine getiren yönetimi değiştirdi.
* * *

9) Sayın Mahmut Övür, şimdi size soruyoruz: “Dekaş ortaklarının şirketlerini batıran bir yönetimi değiştirmesinden daha doğal ne olabilir?”. “Bu şartlar altında, seçimi kazanmak için, şirketi kurtarmaya aday olanların parayla ortak bağlamasına gerek var mı?”. “Diğer yandan, indirimlerden, rekabetten büyük kazanç sağlayanların, kendilerine bu imkanları sağlayan şirketin başındaki yönetimin biraz daha başta kalabilmesini sağlamak için parayla ortak bağlama işlerine girişebilmesi akla daha mantıklı gelmiyor mu?”. Eski yönetim tarafından, adam kaçırma da dahil bazı oyunlar oynadılar ama durum o kadar açıkça ortadaydı ki, başaramadılar ve Dekaş ortakları şirketi batıranları görevden uzaklaştırdı. Çeşitli yollarla başta kalmaya çalışıp muvaffak olamayanlar şimdi “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” rollerindeler.
* * *

10) Dekaş yönetiminin değişmesinden sonra yeni yönetim şirketin batışını önlemek için, son 2 yılda bazı acente ve armatörlerin ceplerini dolduran indirimleri kaldırarak, Denizcilik Müsteşarlığı’nın resmi Hizmet Tarifesi’ni uygulamaya başladı. Bunun üzerine, son 2 yıldır oturdukları yerden hiçbir iş yapmadan indirimler yoluyla ceplerini doldurmaya alışan ve hiç sesleri çıkmayan bazı acente ve armatörler, tatlı kazançlarından olunca ayağa kalkarak “Körfezde tekel oluştu”, “El ele verdiler, Sektörün başına sopayı indiriyorlar” diye bağırmaya başladılar. Peki aynı kişilere sormazlar mı: “Konsorsiyuma İzmit Körfezi’nde tekel oldunuz diyorsunuz da, Ortağı olduğunuz Anbarlı’da tek başına çalışan Arpaş’a niye tekel suçlaması yapmıyorsunuz?”; “Arpaş Denizcilik Müsteşarlığı’nın tarifesini uygularken Sektörün başına sopa mı indiriyor?”; “Türkiye’nin bütün diğer limanlarında çalışan ve (Konsorsiyumumuz gibi) Müsteşarlığın Hizmet Tarifesi uygulayan diğer şirketleri neden suçlayıp eleştirmiyorsunuz?”.
* * *

11) Dekaş’ın yeni yönetimi, iş başına geldikten sonra indirimleri kaldırıp, acente ve armatörlerin kurduğu şirketle eski yönetimin imzaladığı “sözleşmeyi” haklı sebeple geçersiz kılarak yargı yoluna başvurunca, trilyonları kazanırken 2 yıl boyunca hiç sesleri çıkmayan bazı acente ve armatörler birden bire “tekel”, “monopol”, “kartel” iddiaları ile ortaya çıktılar. Menfaatlerinden olanlar ile Deniz Ticaret Odasının yönetiminde olanlar aynı kişiler olunca, Deniz Ticaret Odası da işe karıştırıldı. 162 denizcilik kuruluşundan imza toplanarak, maalesef dünyadaki uygulamalar ve Uluslararası Kılavuz Kaptanlar Derneği (IMPA) kararları bir kenara bırakılarak, “kılavuzluk hizmetlerinde” rekabet istenmiştir. Bu dilekçeyi kapak yazısıyla Ulaştırma Bakanı ve Denizcilik Müsteşarına gönderen Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan da, “dünyadaki uygulamalara, bizdeki mevzuat ve yargı kararlarına” aykırı isteklere aracılık etmiştir.
* * *

12) Bu arada adı geçen dilekçede yer alan, mükerrer ya da aynı kişinin birkaç şirket adına attığı imzaları bir kenara bıraksak bile, daha sonra Denizhaber.com’da Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Başkanı’nın “Dilekçeyi toplantı katılım tutanağı sanarak” imzaladığını ve “kılavuzlukta rekabete karşı olduğunu açıklaması” ile “Master Deniz Acenteliği A.Ş. tarafından yapılan yalnızca ‘etap ücretlerine’ karşı itirazı olduğu için dilekçeyi imzaladığı” yolundaki açıklaması da dilekçeye nasıl imza toplandığını göstermektedir.


Sayın Mahmut Övür, size gerçekleri olabildiğince özetleyerek ve belgeleriyle anlatmaya çalıştık.

Umarız sahip olduğunuz dürüstlük, 23.06.2006 tarihli “monopol” yazınızdaki yanlışların düzeltildiği bir başka yazınıza yansır.

Selam ve saygılarımızla.


DENİZ KILAVUZLUK A.Ş. – MED MARİNE KONSORSİYUMU

( 11 taneEk’leri vardır)


EKLER: 
1. T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı tarafından “Deniz Kılavuzluk A.Ş. – Med Marine Ltd.Şti.”ne İzmit Limanı için verilen “Kılavuzluk / Römorkaj Teşkilatı İzni”,
2. T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı tarafından “Deniz Kılavuzluk A.Ş. – Med Marine Ltd.Şti.”ne İskenderun Limanı için verilen “Kılavuzluk / Römorkaj Teşkilatı İzni”,
3. Danıştay 10. Dairesi’nin 2000 / 468 numaralı kararı,
4. Danıştay 10. Dairesi’nin 2000 / 4921 numaralı kararı,
5. Danıştay 10. Dairesi’nin 2000 / 5276 numaralı kararı,
6. Rekabet Kurumu’nun B.50.0.REK.0.08.00.00 /62 numaralı kararı,
7. Rekabet Kurumu’nun 00-47 / 495- 270 sayılı kararı,
8. Gemi Acenteleri Hakkında Yönetmelik,
9. “Denizhaber.com” sitesinde yayınlanan Aykut Erol yazısı,
10. Kaptanın Sesi dergisinde (1999 / 4) yayınlanan “Kılavuzluk Hizmetlerinde Rekabet Olur mu?” başlıklı Aykut Erol yazısı,
11. 07.01.1999 tarihli Dünya Gazetesi’nde Yayınlanan “IMPA’dan kılavuzlukta rekabet uyarısı” başlıklı yazı,

This article was written by admin

Menu